Alman hükümeti ile Türk devletinin arası uzun zamandır limoni. Almanlar mülteci anlaşması yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi her seferinde farklı bahanelerle Türkiyenin ensesinde boza pişirmeyi marifet saydılar. Referandum sürecinde Türk yetkililere yönelik Avrupa ülkelerinde patlak veren krizin perde arkasında Alman istihbaratı vardı. Almanların kafası karışık ya Rusyanın ya da Amerikanın vassalı olacaklar lâkin bir türlü karar veremediler, şimdilik ABD ağır basıyor gibi.
Türkiye Suriye’den gelebilecek olası saldırılara karşın Kahramanmaraş’ta konuşlu Alman Patriot Hava Savunma Birliği’nin en ihtiyaç duyduğu bir süreçte görev süresi doldu gerekçesiyle geri çekilmesini hiç unutmadı. İncirlik hava üssünde konuşlu Alman askeri birliğine Alman politikacıların ziyaretlerini engelledi, bu takozu işe yaradı, Almanlar İncirlikte konuşlu birliklerini Ürdün’e kaydırma kararını verdi, Türkiye rahat bir nefes aldı.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. 15 Temmuz darbecilerinden bir çoğu Almanyadan siyasi sığınma talebinde bulundu ve Almanlar bunları Türkiye’ye iade etmeyeceğini açıkladı.
Alman istihbaratı kendince Türkiye’nin zaafı gördüğü askeri darbe sendromunun üstüne üstüne yürüyor, kadim yaraları kaşıyor, Türkiye’de kaosa yatırım yapıyor. Alman Der Spiegel dergisinin son sayısında, yaklaşık bir sene önce gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin kaleme alınan bir yazıda, “İkinci bir darbe teşebbüsü artık olası değil denemez” ifadelerinin yer alması Alman istihbaratının dezenformasyonundan başka birşey değil!
Alman Der Spiegel muhabiri Maximilian Popp’un hazırladığı haber analizde vardığı sonuç, “Darbe teşebbüsüne yol açan tüm faktörler halen mevcut. Yeni krizler ve hatta ikinci bir darbe teşebbüsü artık olası değil denemez.” Yani her an herşey olabilir!
Bu neysede Alman istihbaratı bazen çocukça eylemlerde de bulunuyor. Taksim’de Gezi Parkı’na bakan bir oda tutan Alman vatandaşı Enden Morius S. otel odasına bir düzenek kurarak, otelin penceresinden caddeye doğru siyasi içerikli bildiri yağdırması gibi. “Türkiye vatandaşlarına” başlıklı bildiride, “Şimdi ayağa kalkma zamanı –hep birlikte ülkemiz için. (…) Diktatörlüğü devirin” ifadeleri yer alırken, sonunda da “Bu bildiri Bavyera Eyaleti ve Alman Federal Hükümeti’nin maddi desteğiyle finanse edilmiştir” yazması dikkat çekmişti.
Bence adamın kimliği sahte ve kesinlikle Alman değil
Alman cephesinde durum bu ve Hitlerin torunları iş başında, amaçları Türkiyenin başına çorap örmek. Bu konuda en büyük destekçileri II. Dünya savaşı sonrasında yakaladıkları Alman kadınlarına bir fincan cafe, çikolata ve naylon çorap karşılığı tecavüz eden Amerikalı Coniler. Almanlar bence çorap işini karıştırıyor. Gelelim Amerikalı sığır çobanlarına.
Eski Pentagon yetkilisi ve Neo-Con yazar Michael Rubin’ın Beyaz Saray’ın düşünmesi gereken sorunun ‘Türkiye’yle nasıl iyi dost oluruz değil, Türkiye’nin çöküşünü nasıl yöneteceğiz’ olması gerektiğini söyleyerek, “Bu uçurumdan Türkiye tek parça kurtulamayabilir” diye yazması, diplomatik krize yol açabilecek bir skandal. Ancak şimdiye kadar ne Dışişlerinden ne de Cumhurbaşkanlığı sözcülüğünden, aklınızı başınıza alın gibi bir açıklamanın yapılmamış olması ilginç değil mi?
Rubin Türkiyenin parçalanma sürecine yakınlığını ve ihtimalini bir kurşun uzaklığı ile mesafelendiriyor. Bir kurşun ilk kurşun olacaktır ve bir siyasî ya da devlet büyüğüne suikast kastedilmektedir. Sonrasında aşırı sol gruplar, ayrılıkçı Kürtler, fetöcülerden müteşekkil blok ile hükümet taraftarı grupların arasında yaşanılacak çatışmalar Türkiyenin parçalanma sürecini başlatacak! Adamlar senaryoyu çoktan yazmışlar.
Aklıma gelmişken Aydınlık geçtiğimiz hafta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve ekibinin kalaşnikof ve tabanca mühimmatı temin etmek için araştırma yaptığını manşetten duyurmuştu, anlaşılan Melih başkan darbeye de iç savaşa da hazırlıksız yakalanmak istemiyor. İyi de biz ne yapalım
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com
