KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Andrey Karlov suikastçısı Nurculuktan intihar eylemciliğine nasıl geçti?

Andrey Karlov suikastçısı Nurculuktan intihar eylemciliğine nasıl geçti?

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 11 dk okuma süresi
363 0

Cumhurbaşkanı Erdoğan; FETÖ için bunlar ‘haşhaşi’ dediğinde ne kadar da haklıymış! Maktul suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş’ın Fetöcü terör örgütüyle irtibatının lise yıllarına kadar uzandığı, kendisine burs veren iş adamının firari olduğu ve diğer bağlantıları suikast sonrasında ortalığa saçıldı. Menfur cinayetin uluslararası bağlantısı ve Atlantikçi karakterini Amerika’da konuşlu MOON tarikatının dahlini sizlerle paylaşmıştım. Tetikçinin Türk olması, polis olması ve cemaat aidiyeti, taşeron olmasının önüne geçmiyor. Ancak Aydınlık yazarı Rıza Zelyut’un ‘O Kurşun Ertdoğan’a atıldı’ diyor. Gerekçesini de, “Ölen insan, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov ama…Vurulan Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Öyle bir kuşatma altında ki: Düşünün…Bütün batı dünyası ile arası bozuk. Rusya’ya yanaşmış. O tarafla yeni bir yaşam alanı inşa etmeye çalışıyor. Ama tutup Rus Büyükelçisi’ni vuruyorlar. Öldürülen Rus Elçisi, Türkiye-Rusya ilişkisini onarmak peşinde. Bu amaçla toplumun arasına da giriyor. Bir sergiye gidiyor. Polis biliyor… MİT biliyor… İçişleri, dışişleri herkes biliyor. Ama kimse Rus elçiyi korumayı aklına getirmiyor. Daha doğrusu bilerek korumuyorlar. Belli ki katile de “İşini bitir!” denilmiş. Ortam tam bir cehennem… ABD Rusya ile psikolojik savaşta. Avrupa, Rusya’ya ambargo uyguluyor. Bu yüzden de IŞİD’i, FETÖ’sü, PKK’sı Rusya’ya düşman… Gel gör ki polis onu yalnız bırakıyor. MİT, Rus büyükelçi yokmuş gibi davranıyor. İstihbarat çalışmıyor. Hiçbir önlem alınmıyor. Elçi öldürülüyor…” şeklinde açıklıyor. Haksızda sayılmaz! (Bkz. https://www.aydinlik.com.tr/kose-yazilari/riza-zelyut/2016-aralik/o-kursun-erdogan-a-atildi ) Ancak 20 Aralık 2016’da, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Ankara Şubesi konferans salonunda, ‘Irak ve Ortadoğu ekseninde Türkiye’ konulu bir söyleşiye katılan Kahramanmaraş Milletvekili, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Celalettin Güvenç’e; ‘-Reis yalnızım diyor neden?’ sorum üzerine bu konuda Cumhurbaşkanının yalnız olmadığını, halkın ve devletin tüm kurumlarıyla yanında olduğunu, bu sözün Merkez Bankasının faiz indirimine direnci nedeniyle söylendiğini belirtti.

Her neyse taşeronda olsa gerçek failde olsa FETÖ’nün suikastla direkt bir payı olduğu konusunda en ufak tereddütte yer bırakmayan enformatik bilgi akışı mevcut. Örneğin; Ankara’da katıldığı resim sergisinde Rus Büyükelçi Andrey Karlov’un polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş tarafından Gülen’in talimatı ile öldürüldüğüne dair iddialar, bizzat terörist vaizin kendi konuşmasına dayanılarak gündeme getiriyor. Gülen’in Büyükelçi Karlov’un öldürülmesinden bir gün önce yayımladığı son vaazı adeta saldırı talimatı formatında. “Kalbe oklar saplanırken” başlıklı vaazda, terörist Gülen’in, “gerekirse feda olun” talimatı verdiği anlaşılıyor. Bu konuşmadan bir gün sonra Karlov’un suikasta uğraması terörist vaizin emir telakki edilen talimatının adrese teslim olduğu ortaya çıkıyor. Gülen geçtiğimiz ayın sonunda müritlerine verdiği bir vaazda intihar fetvasında bulunarak, mücadeleleri için kendi söylemiyle “fedaileri”nin bedenlerini ortadan kaldırmalarını emretmiş. “Hizmet” olarak tanımladığı hareketlerine zarar gelmesi halinde müritlerinin kendilerini yok edebileceğini söyleyen Gülen, intihar saldırılarının düşünülmesini ve bu saldırıları gerçekleştirecek teröristlerin cennetle ödüllendirileceğini vaat etmekten de geri kalmamış. “Hizmet için her şeye katlanmaya razıyız Allah’ın inayet ve keremiyle… İntihar etmenin ne büyük günah olduğunu ben Allah’ımdan Peygamber’imden öğrenmişim. Ama muhal farz eğer böyle bir şey düşünülecekse, düşünülürse bu hizmete karşı ve sizin korunmanıza karşı yapılır. Eğer yapılacaksa böyle bir fedailik, çarparız kendimizi ateşe ve yok oluruz. Arkadaşlarımız, eğer buna kadar biz istişare ediyorsak, bu meseleyi de istişare etmelidirler. Ahengi bozmamak için kabul edilmez bu tavırları, Allah için kabul etsinler” diyerek, uyuyan hücrelere eylem talimatı vermiş. (Bkz. http://www.internethaber.com/gulen-talimati-boyle-vermis-buyukelci-oldurulmeden-1-gun-once-1740544h.htm )

Hoşgörü şampiyonluğundan ve muhabbet fedailiğinden gelinen noktaya bakıldığında yaşanan süreç şok etkisi yapabilir. Ancak bu grubun zihinsel serüvenini bilenler için sürpriz sayılmaz. Neden mi? “Barla’da zorunlu ikamete mecbur bırakılan Bediüzzaman Said Nursi’nin ilk talebelerinden Hulusi Yahyagil merhumun, Eğirdir Dağ Talimgâh Okulunda Yüzbaşı rütbesiyle askerlere gayri nizami harp eğitimi verdiği biliniyor. Üstadın kendisinin de Milis Albayı olduğu kayıtlı. Yani bakıldığında Risalei Nur hareketinin askeri bir disipline sahip olduğu görülür. Hatta risalelerde bazı misaller hep askeri terimlerle veya askerlik üzerinden verilir. Demek istediğim o ki aynı gelenekten gelen Fethullah Gülen cemaati, sadece Emniyette değil devletin bütün kurumlarında Türk Silahlı Kuvvetlerinden Milli İstihbarat Teşkilatına kadar aklınıza gelebilecek bütün kurumlarda kök salmış bir hareket. Kolay kolay geriletilemez, korkutulamaz, söküp atılamaz. Cemaat çok fazla zorlanırsa yeraltına iner, yani su üstüne fazla çıkmadan alttan alta hizmetlerini yürütür. Ama aklımın almadığı hangi Nakşi-Kadiri-Rüfai-Halveti-Mevlevi ya da Bektaşi tarikatının istihbaratı var? Bir cemaat neden istihbarat örgütü kurar, çalıştırır?” (Bkz. Ömür Çelikdönmez/Selvi’nin Amerika’yı keşfi ya da Cumhurbaşkanına suikast olabilir mi? / 15 Ağustos 2016 / http://www.kafkassam.com/selvinin-amerikayi-kesfi-ya-da-cumhurbaskanina-suikast-olabilir-mi.html )

Belki yukarıdaki ifadeler adı geçen terör yapılanmasının askeri disiplinini açıklayabilir. Ama asıl önemli olan sözde hoşgörü şampiyonluğundan ve muhabbet fedailiğinden intihar eylemciliğine nasıl gelindiğidir ve bu anlayışın kendi içindeki fikri temelleridir. Fetöcülerin ilk referanslarının Risalei Nur olduğunu kimse inkâr edemez. Zaten ilk dönem sohbetlerinde Risalei Nur okuduklarını herkes biliyor. Bu bağlamda; Nurculuk hareketinin banisi Bediiüzzaman Said Nursi’nin, değişik vesilelerle takipçileriyle paylaştığı; “Bana ‘Sen şuna buna niçin sataştın’ diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeğe, imanımı kurtarmaya koşuyorum.” (Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat). “Sonra ben cemiyetin iman selâmeti yolunda ahiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’anımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur.. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennem’in alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül, gülistan olur.” (Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat)

İşte Said Nursi’nin bu sözlerini genç dimağlara zehirli şırınga ile enjekte eden hain yapının ideoloğu Fetullah Gülen’in intihar eylemcilerine yeşil ışık yaktığı anlaşılıyor. Rus Büyükelçisinin seçilmesinin taşeron örgüt için sebebi, Bazı Türk Cumhuriyetlerinde Rusya’nın da baskısıyla cemaatle özdeşleştirilen Risalei Nur külliyatının yasak yayın kapsamına alınması ve okullarının kapatılması. Rusçaya tercüme edilen Risalelerin yasaklanmasıyla sonuçlanan bu süreçte başrolü oynayan Tataristan Savcılığı 2005’te Nur Cemaati ile bağlantılı kuruluşlara yönelik soruşturmaların sonucunda, Said Nursi’nin kitaplarını yasaklamıştı. Bu dönemde Tahsin Acar adlı Türkün sınır dışı edilmesi de kararlaştırılmıştı. Bu operasyonun ardından Tataristan Savcılığı, 2006’da da boş durmadı ve Risale-i Nur’un yasaklanması için tekrar dava açtı. Dava Rusya’daki Müslüman cemaat liderlerinin itirazları üzerine reddedildi. Tataristan Savcılığı’nın ikinci kez açtığı davaya bakan Moskova’daki Koptevskaya Bölge Mahkemesi ise verdiği kararla “Risale-i Nur” un Rusya’da yayınlanmasını yasaklamış oldu. 21 Mayıs 2007 tarihinde Moskova’da yaşanan bir gelişme Rusya dahilinde ve haricinde çok süratli bir şekilde yayıldı. Bu hızlı gelişmenin kaynağında, Rusça’ya tercüme edilen Bediüzzaman Said Nursî’nin eserlerinden 14’ünün Rusya’da yayınlanmasının yasaklanmasına ve gelişmeye yöneltilen itiraz ve tenkidlere dair bilgilerin aktarıldığı, internet ortamında Rusça yayın yapan www.islam.ru sitesi bulunuyordu. Moskova’da bulunan Koptevskaya Bölge Mahkemesi, S. B. Mitişyova’nın başkanlığında 21 Mayıs 2007 toplandı. 13 saat süren mahkemenin ardından Müslümanlar arasında yakından tanınan İslam âlimi Bediüzzaman Said Nursi’nin Rusçaya tercüme edilen 14 kitabı, aşırı radikal söylemler içerdiği gerekçe gösterilerek yasaklandı. (Bkz. 22.11.2013http://www.timeturk.com/tr/makale/omur-celikdonmez/basbakan-rusya-da-cemaat-yasta.html )

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir