KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Avrupa Birliğini Osmanlının torunu parçaladı!

Avrupa Birliğini Osmanlının torunu parçaladı!

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 11 dk okuma süresi
341 0

Avrupa Birliğini Osmanlının torunu parçaladı!
ömür
20 Haziran 2016 günlü ‘Ali Kemalin torunu Boris Johnson Avrupa Birliğine karşı!’ başlıklı yazımda; “Öncelikle şunda anlaşalım; Türkiye Avrupa Birliği’ne girmek isteyebilir ama Avrupa Birliği’nin dağılması daha çok işine gelir. Neden mi? Güçlü bir Avrupa Birliği her zaman Türkiye için siyasi ve ekonomik olduğu kadar güvenlik tehdidinin kaynağıdır. İngiltere’nin yer aldığı bir AB ile yer almadığı bir AB her türlü fark eder. Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliğinde olmaması, diğer birlik ülkeleri ile askeri, ekonomik ve siyasi anlaşmazlıkların belirginleşmesini netleştirmez mi? 30 yıl savaşları, mezhep savaşları, I. ve II. Dünya Savaşları Avrupa ülkelerinin rekabetlerinden kaynaklanmadı mı? Mevcut ABD yönetimi İngiltere’nin AB’den ayrılmasını istemiyor.” demiştim.

Ayrıca AB’den Ayrılalım (Brexit) kampanyasını yürüten Londra eski belediye başkanı, Muhafazakâr Partili siyasetçi Boris Johnson’un bilerek veya bilmeyerek AB ve Türkiye karşıtı kampanyasıyla Türkiye’nin uzun vadede çıkarlarına hizmet ettiğini belirtmiştim. Geçmişte Spectator dergisinin editörlüğünü de yapan Boris Johnson’un, linç edilerek öldürülen Osmanlı İmparatorluğu’nun son Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal’in öz torunu Stanley Johnson’ın oğlu olduğunu ve aile köklerinin Türkiye’ye Çankırı’ya uzandığını da vurgulamıştım. (bkz. http://www.kafkassam.com/ali-kemalin-torunu-boris-johnson-avrupa-birligine-karsi.html)

Dediğim gibi de oldu, Ali Kemal’in öz torunu Stanley Johnson’ın oğlu AB’den Ayrılalım (Brexit) kampanyasında Türkiye karşıtı söylemleri ön plana çıkaran Muhafazakâr Partili siyasetçi Boris Johnson, Avrupa Birliğini parçalayan Osmanlı torunu olarak tarihe geçti. Kaderin cilvesine bakın ki, Boris Johnson’un dedesi Ali Kemal; Osmanlı İmparatorluğunda İngiliz çıkarlarını gözeten bir politika izliyordu. Onun bu politikası Osmanlı İmparatorluğunu parçaladı. Torunu Boris Johnson’da dedesinin tersine Avrupa Birliğini parçaladı ve belkide İngiltere’nin parçalanmasına kapı araladı.

Boris Johnson ve arkadaşlarının parçaladığı Avrupa Birliği’nin temelleri;1951 yılında, altı ülkenin katılımıyla oluşturulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’na ve 1957 Roma Antlaşması’yla atılmıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Avrupalı devlet adamlarının Avrupa’da kalıcı bir barış oluşturma çabalarıyla, dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman; Eski Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Jean Monnet’in tasarısına dayanarak, 9 Mayıs 1950 tarihinde, Avrupa Devletlerini, kömür ve çelik üretiminde alınan kararları bağımsız ve uluslar üstü bir kuruma devretmeye davet etti. Schuman Planına göre, Avrupa’da bir barışın kurulabilmesi için Fransa ve Almanya arasında yüzyıllardır süregelen çekişmenin son bulması gerekiyordu.

Bunun yolu ise, söz konusu kurumun gözetiminde, ortak kömür ve çelik üretimini sağlamak ve bu örgütlenmeyi tüm Avrupa devletlerinin katılımına açık tutmaktı. Kim derdi ki demir ve kömür Avrupa Birliğinin temel felsefesinin odağında iki asli unsur olacak? Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, ekonomik ve siyasi bir misyon kazandı. Avrupa Birliğine dönüştü. Birlik yeni üyelerin katılımlarıyla boyut olarak büyüdüğü gibi var olan yetkilerine yeni görev ve sorumluluk alanları ekleyerek de gücünü arttırdı. 1992 yılında, Avrupa Birliği Antlaşması olarak da bilinen Maastricht Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi sonucu, var olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’na yeni görev ve sorumluluk alanları yüklenmesiyle Avrupa Birliği kurulmuştu. Avrupa Birliği yirmi sekiz üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenme konumuyla Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Cumhuriyeti ve Çin’le devler liginde mücadele eden pozisyonunu sürdürmede ne yazık ki başarılı olamadı.

Avrupa Birliğinin en büyük siyasi, ekonomik ve askeri gücü olan İngiltere, Birlikten ayrılma yanlılarının bastırmasıyla bu serüvenini referanduma giderek sonlandırdı. Britanya’da dün yapılan referandumda seçmenler ülkenin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmasına karar verdi. Britanya, tarihi AB referandumunda Avrupa Birliği’nden ayrılmayı seçti. AB karşıtları, birlikte kalmak isteyenlere yaklaşık dört puan fark attı. Referandumda AB’den çıkış için yüzde 51.7’lik kitle “Evet” oyu verdi. AB’den ayrılma (Brexit) yönünde oy kullananların sayısı 17 milyon 400 bin, “AB’de kalalım” diyenlerin sayısı ise 16 milyon 100 bini buldu. Bu sonuç uluslararası piyasalarda sert tepkiler yarattı. İngiliz Sterlini ABD Doları karşısında 31 yılın en düşük seviyesine geriledi ve Euro’ya karşı da yüzde 7,2 değer kaybetti. Sterlin dolar karşısında son 30 yılın en düşük düzeyini görerek yüzde 10 değer kaybetti ve 1.34 civarına indi. Altın yüzde 5’den fazla değer kazandı.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Britanya’nın perşembe günkü referandumun sonucuna göre Avrupa Birliği üyeliğinden ayrılmasının son derece olumsuz sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulunmuştu. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Birleşik Krallık ekonomisiyle ilgili son tahmin raporuna göre AB’den ayrılması durumunda Britanya’nın Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası uzun vadede 4,5 puan azalacak. Yine aynı raporda her yıl Britanya’ya 90 milyar Euroluk Alman malı ihraç edildiği ve Almanya’daki 750 binlik istihdamın Britanya ile yapılan ticarete bağımlı olduğu belirtilerek, Britanya’nın AB’den ayrılmasının Almanya’nın ihracat ve istihdamı üzerinde olumsuz etki yapacağı öngörüsünde bulunulmuştu.

Referandumun ekonomik ve siyasi sonuçlarının İngiltere ve Avrupa Birliği’nin nasıl etkileyebileceği konusunda çıkan haber ve yorumlar, birlik ülkeleri perspektifinden bakıldığında pek iç açıcı değil. Örneğin İngiltere ve Galler’de AB’den ayrılma, İskoçya ve Kuzey İrlanda’da birlik yanlıları ağır bastı. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılığının İrlanda ve İskoçya’da yeni bir bağımsızlık referandumunu tetikleyebileceğinden korkuluyor. AB referandumunda Kuzey İrlanda’daki seçmenlerin çoğunluğu, AB’de kalınmasından yana oy kullandı. İskoç seçmenlerin %62’sinin AB’ye ‘evet’, %38’inin ‘hayır’ dediğini gösteriyor. Bu sonuç, ülke genelindeki %52 ‘hayır’ ve %48 ‘evet’ ile büyük tezat oluşturuyor. İngiltere AB’den ayrılma kararı alan ilk ülke olarak tarihe geçti. Kısaca Brexit olarak anılan ayrılık kararının AB’yi de ağır bir siyasi krizle yüz yüze bırakacağı kesin.

İngiltere’de ülkenin AB’den ayrılmasını isteyenlerin sandıktan zaferle çıktığı referandumun ardından gözler, Başbakan Cameron’a çevrildi. Britanya’da UKIP lideri Farage, AB’nin can çekiştiğini, şimdi kendilerine bir “Brexit” hükümeti gerektiğini söyledi. Dışişleri Bakanı Hammond, Cameron’un görevinden ayrılmayacağını açıkladı. Ancak İngiltere Başbakanı David Cameron, AB referandumunda birlikten ayrılma kararının çıkmasının ardından ekimdeki parti kongresinde görevi bırakacağını söyledi ve Dışişleri Bakanı Hammond’a göreceli tekzipte bulundu. İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı Avrupa siyasetinde üzüntü ve endişeyle karşılandı. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, “”Referandumdan başka bir sonuç çıkmasını istediğimizi saklamaya gerek yok. Bu sonucun dramatik olduğunun farkındayım.” dedi. Almanya Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel ise mesajında, “Kahretsin! Avrupa için kötü bir gün” ifadesini kullandı. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, İngiltere’nin birlikten ayrılması durumunda AB’nin de çok geçmeden dağılabileceği uyarısını yaptı.

Hollanda ve Fransa’dan aşırı sağcı liderler kendi ülkelerinde de referandum düzenlenmesi çağrısını gündeme taşıdı. Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders, Twitter üzerinden paylaştığı mesajında, “İngilizler için yaşasın! Şimdi sıra bizde. Hollanda referandumu zamanı”yazdı. Fransa’nın aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN) Partisi bugün ülkenin Avrupa Birliği üyeliği konusunda bir referandum çağrısı yaptı. FN Başkan Yardımcısı Florian Philippot, Twitter üzerinden yayınladığı mesajda, “İnsanların özgürlüğü her zaman sonunda kazanıyor! İngiltere’ye bravo. Şimdi bizim sıramız” dedi. Fransa istihbaratının patronu Fransa’nın iç savaşın eşiğinde olduğunu ve bunu engellemek için kaynakları bulunmadığını itiraf etti. Beter olsunlar!

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir