KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Avrupa Türklerini zor günler bekliyor!

Avrupa Türklerini zor günler bekliyor!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 10 dk okuma süresi
366 1

Avrupa’da iki önemli fobi Türkiye’nin AB üyeliğini geciktiriyor. Turcophobia ve İslamofobi’den söz ediyorum. Türk düşmanlığı, Türk karşıtlığı ya da Türk fobisi, Anti-Turkism ya da Turcophobia, Türklere, Türk kültürüne, Osmanlı İmparatorluğu’na, Türkiye’ye ve Türk halklarına karşı olan düşmanlık olarak tanımlanır. Türk düşmanlığı her zaman sadece Türk halklarına karşı değil, Balkan Müslümanlarına, özellikle Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar ve Torbeşlere de yönelir. Turcophobia ve İslamofobi; Avrupa ve ABD’de aşırı sağ grupların ideolojisini oluşturur. Almanya, Belçika, Bulgaristan, Çin, Polonya, Ermenistan, ABD, İsveç, Danimarka, Fransa, İran ve Rusya gibi ülkelerde Türkler, ırkçı saldırılara uğramakta..

İslamofobi, “İslam korkusu” demektir. Müslümanlara ve İslam dinine karşı sürdürüle gelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanır. Müslümanlara karşı duyulan irrasyonel nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamındadır. ‘İslam korkusu’ anlamına gelen ‘İslamofobi’ kavramı, özellikle Batı dünyasında yaygın şekilde kullanılan ve Müslümanlara karşı ayrımcılığı meşru görme durumunu ifade eden yapısıyla, “Anti-Semitizm” tanımlamasında ‘karşıtlığı’ vurgularken sözkonusu Müslümanlar olunca ‘korku’yu öne çıkarması, Batı’nın insan hakları, demokrasi, çokkültürlülük vb. söylemleri ile eylemleri arasında ne kadar derin mesafeler olduğunun açık bir delilidir. (Bkz. http://www.islamophobiaeurope.com/tr/2015-avrupa-islamofobi-raporunu-insanligin-dikkatine-sunabilmek/ )

Yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve ırkçılığın, 11 Eylül sonrasında, din ekseni ve İslam karşıtlığı (İslamofobi) ile yeni bir boyut kazandığı günümüzde bu yöndeki söylem ve uygulamalarda artış olduğu gözleniyor. Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk toplumu bu ülkelerdeki Müslüman nüfusun önemli bir bölümünü oluşturmakta ve bu olumsuz eğilimlerde doğrudan etkilenmekte. IŞİD terörünün Avrupa ülkelerinde yol açtığı panik, Avrupa halklarının kolektif bilinçaltında Turcophobia ve İslamofobi’yi tam gaz körüklüyor. 2015 yılında Avrupa’da yaşanan iki önemli gelişme, bütün Avrupa kıtasındaki Müslüman karşıtı ırkçılığın artmasında önemli rol oynadı. Öncelikle Suriye krizinin derinleşmesiyle ortaya çıkan sözde ‘mülteci krizi’ Avrupa genelindeki Müslüman karşıtı ırkçılığı büyüttü. İkinci olarak 2015 yılında Paris’te yaşanan terör saldırıları, Avrupa genelinde İslam ve İslamofobiyi ön plana çıkardı. (Bkz. www.islamophobiaeurope.com )

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Almanya’da yaşayan Türk kökenlilere Almanya’ya bağlı olmaları (sadakat) çağrısında bulunması Turcophobia ve İslamofobiye bağlanabilir. Ancak bu rahatsızlığın temelinde; Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları ile Almanya’da faaliyet gösteren dernek ve vakıfların, Türkiye’nin çıkarlarını ön planda tutan söylem ve davranışları mevcut. Nitekim Merkel’in ağzından öğrenme imkânı bulduğunuz bu rahatsızlık, Türk kökenlilerin Türkiye’deki politik tartışmaları Almanya’ya taşımalarından kaynaklanıyor. Fikir ve gösteri özgürlüğünün, Almanya’da yaşayan herkes için geçerli olduğunu ancak herkesin görüş farklılıklarını barışçıl bir yolla dile getirmesini isteyen bu uyarının kendi ülkesindeki farklı etnik unsurları barındıran bir ülke başbakanının endişesi olarak yorumlanması gerekebilir. Türkiye kökenli vatandaşlar arasında yaşanabilecek çatışma, çifte vatandaşlık hakkından yararlanan Türk vatandaşlarını siyasi ve ekonomik ayrıcalıklar noktasında zora sokabilir.

Almanya’da 3 milyonu aşkın Türk ve Türkiye kökenli insanımız yaşıyor. Bu kişilerin yarısından fazlası (1.575.000) Alman vatandaşı. Almanya’da halen Türk kökenli 1 Avrupa Parlamentosu üyesi ve 11 Federal Parlamento (Bundestag) üyesi mevcut. Söz konusu rakamlara göre Almanya en çok ihracat yaptığımız ülkeler arasında ilk sırada yer alırken, en çok ithalat yaptığımız 2. ülke. Türkiye’de 6.400 civarında Alman sermayeli firma faaliyette bulunuyor. 2002-2015 döneminde, Almanya’dan ülkemize gelen yatırım miktarı yaklaşık 8,5 milyar Dolar. Almanya’daki Türk işletmelerinin sayısı 100 bin civarında. Söz konusu işletmeler, 50 milyar Avro’dan fazla ciro yaratıyor ve yaklaşık 400 bin kişiye istihdam imkânı sağlıyor. 2002-2015 döneminde Türkiye’de yerleşik kişilerin Almanya’daki yatırımlarının toplamı 1,9 milyar Dolar olarak gerçekleşti ve 2015 yılında 5.580.792 Alman turist ülkemizi ziyaret etti. (Bkz. http://www.mfa.gov.tr/almanya-ekonomisi.tr.mfa )

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, Almanya’da yaşayan Türk kökenlilere Almanya’ya bağlı olmaları çağrısı, Türk- Alman ilişkilerinin gergin olduğu bir döneme denk geldi. Merkel, Ruhr Nachrichten gazetesine yaptığı açıklamada, “Uzun zamandır Almanya’da yaşayan Türk kökenlilerden ülkemize yüksek derecede sadakat bekliyoruz” ifadesini kullandı. Angela Merkel bu açıklamasını; Köln kentinde 31 Temmuz’da yaklaşık 40 bin kişinin darbe girişimi sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermek için gösteri düzenlemesi ve gösterinin Almanya’da bazı çevrelerde huzursuzluk yaratması üzerine yapmıştı. Merkel’in bu sözleri hem Türkiye’de hem de Almanya’da yaşayan Türk toplumunda tepkiyle karşılandı ve protesto edildi. (Bkz. http://www.amerikaninsesi.com/a/merkelden-almanyadaki-turklere-cagri/3476346.html )

Alman makamlarının 31 Temmuz 2016 Pazar günü Köln’de düzenlenen ‘Darbeye Karşı Demokrasi’ mitinginde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımcılara telekonferans yoluyla hitap etmesini mahkeme kararıyla engellemesinin ardından Almanya ile Türkiye arasında ipler yeniden gerildi. Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schaefer, bu gerginliğin geçici olduğunu ileri sürse de Türkiye’nin bu yasaklamayı anlamasını beklemek mümkün değil. Erdoğan’ın engellenen konuşması, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan 80 binden fazla Türk’ün katıldığı mitingde seslendirilerek katılımcılarla paylaşıldı. (Bkz. http://tr.euronews.com/2016/08/01/turkiye-den-almanya-ya-koln-tepkisi )

Turcophobia ve İslamofobi Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslüman toplumların kılık ve kıyafetlerine yönelik bazı kısıtlamalara yol açıyor. Fransa’da burkini tartışmalarının arttığı dönemde Avrupa’nın diğer ülkelerinde burka konusu gündemde. Almanya yüzü kapatan kıyafetlerin kısmi olarak yasaklanması teklifini hazırladı. Avusturya’da muhafazakâr siyasetçiler ülkelerinde benzer kararın alınması çağrısı yaptı. Yönetimdeki Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) burkayı kamuda, okul ve üniversitelerde, mahkemelerde, trafik ve pasaport kontrollerinde yasaklayan bir teklif hazırladı.(Bkz. http://tr.euronews.com/2016/08/19/fransa-dan-sonra-almanya-da-burka-yasagi-gundemde )

Türkiye’nin yurt dışında yaşayan vatandaşlarına yönelik, ekonomik ve kültürel korumacı politikalarının sürdürülebilir olması çok önemli. Yurt dışında yaşayan Türklerin döviz rezervlerinin anavatana aktarılması ve kalıcı yatırımlara dönüştürülmesi çok önemli. Bu açıdan barışçıl ikili ilişkilerin geliştirilmesi gerekiyor. Yurtdışında yaşayan 5,5 milyonu aşkın Türk toplumunun yaklaşık 4,6 milyonu Batı Avrupa ülkelerinde, geri kalanı ise Kuzey Amerika, Asya, Orta Doğu ve Avustralya’da yerleşik.

Bu sayı, Türkiye’ye kesin dönüş yapmış olan 3 milyon kişiyle birlikte düşünüldüğünde 8,5 milyonluk bir grubu ilgilendiren geniş kapsamlı bir göç olgusunun varlığı ortaya çıkarıyor. Uyum ve katılım, mutlaka çift taraflı bir süreç olarak değerlendirilmeli. Bu süreçte göçmenlere düşen sorumlulukların yanında göç alan ülkelerin de katılımı teşvik edici ve kucaklayıcı nitelikte politikalar oluşturma sorumlulukları göz ardı edilmemeli. Yurtdışındaki Türk toplumu mensuplarının, anadilleri ve kültürleri ile bağlarını koparmadan bulundukları toplumların, sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatına katkıda bulunan, hukuk düzenine saygılı, mutlu ve refah içinde yaşayan bireyler olmaları hedeflenmeli. (Bkz. http://www.mfa.gov.tr/yurtdisinda-yasayan-turkler_.tr.mfa )

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda Avrupa’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından bulundukları ülkelerde çifte vatandaşlık hakkını kullananların tek taraflı tercihte bulunmalarının dayatılma olasılığı her geçen gün artıyor. Bir diğer tehlike de bulundukları ülke vatandaşlığının ve doğal olarak Avrupa Birliği vatandaşlığının fesh edilmesi. Türk hükümeti bu süreçte Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan vatandaşlarının bu tür olumsuzluklardan etkilenmesini önleyecek politikalara yönelmeli. Avrupa Birliğinde yaşayan Türk vatandaşlarının milli kimlik ve dini inançlarına yönelik baskıcı yaptırımlara karşı çıkılmalı ama Türkiye kökenli siyasi organizasyonlarla onların sosyal ve ekonomik haklarını riske atan uygulamalar konusunda daha titiz davranılmalı. Yoksa Avrupa Birliğinde yaşayan Türkleri zor günler bekliyor!

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

1 Yorum

  1. Hüseyin Ertaş - -

    Korkmakta haklılar. Avrupa’nın dünyanın en güçlü devleti denilen, 1000 yıl süren Roma imparatorluğunu iki türk yıktı. Roma’nın doğusunu Atilla, Batı Roma yani Bizansı Fatih Sultan Mehmet. Korkmayıp napsınlar? Biraz hak verin adamlara…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir