KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Ayetullah Seyyid Hasan Ameli Türklere savaş açtı!

Ayetullah Seyyid Hasan Ameli Türklere savaş açtı!

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 13 dk okuma süresi
575 0

Ayetullah Seyyid Hasan Ameli Türklere savaş açtı!
ömür
Aslında anlatılacak olan İran’ın Azerbaycan Takiyyesi! İran’ın Farslardan sonra en büyük etnik toplumunu Türkler oluşturuyor. İslam Devriminden önceki Şah Rıza, Kaçar Hanedanının son şahı Ahmet Kaçar’ı devirerek Pehlevi Hanedanını kurduğunda yeni devletin rotasının Pers kültür ve tarihinin belirleyeceği anlaşılmıştı. Ancak Şah Rıza’nın gerçekleştirdiği hanedan değişikliği Türkiye’deki gelişmelere paraleldi. İngiliz ve Rus çıkarlarına ters düşen yeni şaha ilk el uzatan Gazi Mustafa Kemal Paşa olmuştu. Aslında Türkiye’nin İran’a yönelik yardım eli bununla sınırlı değil.
Şah Rıza’nın oğlu Muhammed Rıza Pehlevi tarafından Türkiye’ye sürgün edilen Ayetullah Humeyni, 4 Kasım 1964 tarihinde Ankara’ya getirilmiş, orada kısa süre kaldıktan sonra, Bursa’ya götürülmüş ve Bursa’da Farsça bilen askeri istihbarat uzmanı Albay Ali Çetiner tarafından karşılanmıştır. Bir dönemi Ali Çetiner’in evinde misafir olarak geçiren Humeyni’nin Bursa Ulu Camii’nde Türkçe hutbe verecek kadar Türkçeyi iyi bildiği kayıtlarda mevcuttur. Humeyni’nin Türkiye aleyhine bir kararın bulunmamasında Türkiye’de geçirdiği günlerin etkisi olduğu söyleniyor.
Biz Türkler bir yudum acı kahvenin kırk yıl hatırını güderiz. Zor günlerimizde yanımızda görmek istediklerimize tuz-ekmek dostluğunu yani hukukunu hatırlatırız. Türkiye’nin sınır komşularına yönelik ihlal ve işgallerinden kimse söz edemez. Hatta Türkiye’nin en çok eleştirilen Suriye politikasında bile mazlumlara mağdurlara kapılarını açmanın ötesinde bir dahlinin olmadığını İranlı Ortadoğu uzmanı Dr. Sadullah Zarei söylüyor. Diyor ki; “Türkler Rusya ve Amerika arasında anlaşmaya varılmasından ciddi kaygı duydu diyebiliriz.
Bakın, Türkiye çok kararlı, aktif ve Suriye sahnesindeki değişimlerde inisiyatif sahibi görüntüsünün aksine pratikte çok muhafazakar davranıyor. Türkiye’nin art arda sıraladığı sloganlarına rağmen Suriye’deki çatışmalara fiili olarak dâhil olmadığına tanıksınız. Öyle görünüyor ki Türkiye burada kendisi doğrudan inisiyatif almaktansa daha çok Amerikalıların operasyonlarına göz dikmiş durumdadır ve Türkiye kendi içinde baş gösteren güvenlik krizi de dikkate alındığında yavaş yavaş ilan edilmiş ya da edilmemiş olarak Suriye’deki hareketliliğini azaltmıştır. Ve öyle görünüyor ki Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin daha etkin bir rol oynamak isteyeceği bir yöne evrilmeyecektir.”
Ancak İran Dini Lideri Hamaney’in Erdebil eyaleti temsilcisi ve Cuma İmamı Azeri kökenli Ayetullah Seyyid Hasan Ameli (Amuli) öyle konuşmalar yapıyor ki bu konuşmaları dinleyen kim olursa olsun, İslam Birliğine, Müslümanların vahdetine falan inanmaz. Lakin çok iyi takiyye yaptığına zerre kadar kuşku yok. Çünkü 17 Ocak 2014’te Erdebil’de Vahdet Haftası dolaysıyla düzenlenen bir oturumda, Ehl-i Sünnet’in hesabının radikal Vahabi ve selefi örgütlerden ayrı olduğunu vurgulamış, Vahdet Haftasının, İslam dünyasının Şii ve Sünni Müslümanların adına her türlü cinayeti işleyen örgütlere karşı bütünleşme noktası olduğunu belirtmişti.
Ayetullah Ameli Erdebil’de düzenlenen bir oturumda konuşan Ayetullah Ameli, Sünni ve Şii Müslümanlar radikal örgütlerin yaftalarına kulak vermeyecek kadar bilinçli olduğunu söylemişti. Ayetullah Seyyid Hasan Ameli Türkiye’ye de zaman Caferi cemaatinin davetlisi olarak gelip giden ve Türkiye’yi yakından birisi. Mesela 07-11-2012’de Bursa Mudanya’da Çamlıkahve’de Anadolu Ehlibeyt Gençlik Derneği tarafından düzenlenen programa katılmıştı.
İşte şimdi bu Amuli muhtemelen amuda kalktığı sırada yaptığı akıllara ziyan konuşmasında hem de mübarek Cuma günün de Hz. Mehdi zuhur ettiği zamanda Türklere karşı savaşacağını iddia etti. Bunu söyleyen sıradan birisi değil, İran Dini Lideri Hamaney’in Erdebil eyaleti temsilcisi. Tebriz’in Engeci mescidinde konuşan Ameli’nin hedefinde Türkiye’nin yanı sıra Suudi Arabistan vardı. İslam İş Birliği Toplantısına İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin katıldığını bilmemesi mümkün olmayan Amuli, armudun sapını üzümün çöpünü ayırt edemeyecek kadar akıl tutulması yaşadığı belli olan konuşmasında, “İmam-ı Zaman (Hz. Mehdi) Suriye ve Irak’ta Türklerle savaşacaktır.
Türkiye’de geçirilen son İstanbul toplantısı (İslami İş Birlik Toplantısı) dolar ve para toplantısıydı.” demekle kalmıyor; “Güney Azerbaycan Türkçüleri ve İran’da Türk kültürü hizmetkârlarını İsrail casusu” olarak nitelendiriyor. Ona göre; “İsrail 500 kişiyi İran’da kavimler arasında ihtilaf yaratmak için görevlendirmiştir. Ne yazık ki bunların eserlerini Tebriz’de göre biliyoruz ve bizim (İranlı) yetkililerin detaylı ve kapsamlı karşı koyma projeleri yoktur.”
Araznews’in bilgilerine göre Ameli İran Dini Lideri Hamaney’in Güney Azerbaycan bölgesinde en güvendiği insanlardan birisi. Ameli, İran’ın Türkiye Şiileri, Kuzey Azerbaycan Cumhuriyeti, İran ve Irak Şiilerinden oluşturduğu Azerbaycan Hizbullah’ı silahlı örgütünün önemli ayaklarından. Türkiye, İran, Irak ve Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşlarından oluşan bu örgütün kamplarında biri Erdebil eyaletinin Nir kentindedir ki Devrim Muhafızları milisleri tarafından askeri eğitimler alıyor. Bu kampta eğitilenler önümüzdeki dönemde Türk Dünyası ile ilgili İran’ın projesini yürütecekler. Bu projenin en olduğu Suriye ve Yemen’de yaşananlardan anlaşılıyor.
Azeri kökenli Ayetullah Amuli’nin devirdiği çamların haddi hesabı yok. Mesela 17.02.2013’teki bir konuşmasında Azerbaycan’ın eski cumhurbaşkanlarından Anti-İran tutumu olan Ebülfez Elçibey’in “Biz hazırız Karabağ’ı Ermenilere teslim etmeğe ama yeter ki İran’dan yardım istemeğim” dediği yalanını söylüyor. Ayetullah Amuli’nin senaristliği var. Azerbaycan cephelerinde İran’ın gizli katılımını gören Batı ülkeleri kendi planlarının sekteye uğrayacağını anladılar. Acil önlemler alındı; bölgede İslam Devrimi dalgasına karşı oluşmuş Ergenekon’a gizli görevler gönderildi. Evet, kardeş Türkiye’de, askerler arasında Mossadın son derece ustalıkla yarattığı Ergenekon örgütü Azerbaycan cephelerinde İran’ın faaliyetlerine son vermek için özel talimat aldı. Dönemin tutanaklarında şöyle kayıt olunmuştur; güya İran, Karabağ’a yardım adıyla Azerbaycan’da Hizbullah örgütü kuruyor. İran’ın bu hareketi Lübnan’da Hizbullah örgütünün kurulması ile mukayese edilir, bu iş durdurulmazsa, az bir zaman sonra orda da onlara göre önü alınamayacak bir tehlike baş gösterecektir.
Bu misyonu gerçekleştirmek için Veli Küçük’e bir görev verildi ve çok kısa bir zamanda proje hazırlandı. Veli Küçük’ün önderliğinde Azerbaycan’da özel kurum oluşturulup, darbe planı hazırlandı. Bu darbenin hayata geçmesi için de cephede büyük kayıplar verilmeliydi, gerçek anlamda ağır bir trajedi yaşanmalı idi. İşte böyle bir ortamda Hocalı faciası maalesef gözler önüne serildi. Hocalı faciası konusunda konuşulacak çok söz vardır. Hocalı faciasının yıldönümü ile ilgili cuma hutbelerinde bu konuda çok konuşmuşumdur. Ve bu yüzden itham dahi edilmişimdir, güya Azerbaycan halkını suçlu buluyormuşum. Allah İnsaf versin, hain politikacıların cinayetini halkın boynuna yığmayın ve ben halkı değil, malum güçleri kast etmişimdir.
Yüreğimizi kana çeviren bu katliamı, biz Azerilere namus lekesi getiren bir musibeti Ermeniler yaptı ve bunda da hiçbir kuşku yoktur. Ama kimin himayesi ve kontrolü ile?! Rusların mı? Belli ki, Hocalı katliamından birkaç gün sonra Ayaz Mütallibov devrildi. Mütallibov Rusların himayesinde değil miydi, onlar kendi adamlarını devirip, Batı yanlısı Elçibey’i mi getirmek istiyorlardı? Bu olay gün gibi açıktır, konu hiç de görüldüğü gibi değildir. Darbe Rusların himaye ettiği iktidara karşıydı. Ama onların tabirince Karabağ cephesinden İran’ın elini kesmek için tasarlanmış, masum insanların kanı üzerine kurulmuş bir sinsi, hain plan vardı. Onun arkasında Ergenekon, aslında Mossad duruyordu.
Şükürler olsun ki, elleri binlerce Müslüman kanına bulaşmış Ergenekon generalleri Erdoğan’ın kudretli kolları arasında can vermekte şimdi. Binlerce sayfadan oluşan Ergenekon suç klasörü bugün sayfa sayfa okunuyor, ihanetler ifşa ediliyor. Ama onun Azerbaycan’a ait kara kutuları devamlı kapalıdır. Hocalı katliamına imza atan bu planın katılımcıları bugün parlamentoda, Cumhurbaşkanı Aliyev’in yanında büyük görevlerde yer alıyor. Gerçekten acınacak bir durum bu. Hocalı katliamına ortam hazırlayanlardan bazıları bu facianın dünyada anılması için öyle hummalı çalışıyorlar ki, şaşkınlıktan dona kalırsınız.”
Seviye bu durum bu! Yalancının mumu yatsıya kadar yanar diye boşuna dememişler. Neden mi? Ayetullah Amuli yukardaki konuşmasında “Dönemin tutanaklarında şöyle kayıt olunmuştur; güya İran, Karabağ’a yardım adıyla Azerbaycan’da Hizbullah örgütü kuruyor. İran’ın bu hareketi Lübnan’da Hizbullah örgütünün kurulması ile mukayese edilir, bu iş durdurulmazsa, az bir zaman sonra orda da onlara göre önü alınamayacak bir tehlike baş gösterecektir…” diyor ya; güya kendilerini sütten çıkmış kaşık gösterme gayretinde. Adamın işi gücü Azeri Türklerini Persleştirmek, Farslaştırmak, kendi milli kimliklerini unutturmak. Ama Allah’ın işine bakın, 17.02.2013’te inkar ettiği ve Türk askerini karaladığı konuşmasını unutmuş olmalı ki, bugünkü konuşmasında İran Azeri Türkleri arasında kurdukları silahlı örgütten söz ediyor. Bizde buna uygun bir söz var; “merdi kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler”. Türkçesi şu; çingenenin merdi, kendini överken hırsızlığını söyler başka bir deyişle mert çingene hırsızlığıyla övünür, demektir.
Ömür Çelikdönmez
Twitter: @oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir