KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Azerbaycan
  4. »
  5. Azerbaycan-İsrail İlişkilerinde İran Faktörü

Azerbaycan-İsrail İlişkilerinde İran Faktörü

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 11 dk okuma süresi
363 0

Özet

İki ülke arasındaki ilişkiler politik, kültürel ve ekonomik açıdan en üst düzeye seviyyededir. Bu makalede “Azerbaycan-İsrail İlişkilerindeki İran Faktörü incelenecektir”.Azerbaycan ve İsrail ilişkilerini etkileyen en temel aktör İran olarak algılanmaktadır. İsrail’in Azerbaycan topraklarını kendisine karşı istihbarat alanı olarak kullandığını iddia eden İran Azerbaycan-İsrail ilişkilerine olumsuz yanıt vermiş, Azerbaycan’ı İsrail’le işbirliğinin bölge ülkeleri içerisinde dini birliği bozacağı konusunda uyarmış, ülke içerisinde bazı şii grupların örgütlenmesine destek vermiş, aynı zamanda Ermenistan’la da ekonomik ve askeri anlaşmalar imzalamaktan çekinmemiştir.

Son dönemlerde Azerbaycan’la İsrail arasında askeri ve güvenlik alanında işbirliğinin artması Azerbaycan ve İran arasında gerginliğin artması ile gözlemlenmektedir. Nitekim Azerbaycan’ın İsrail’le artan işbirliği İran rejimi tarafından kendisine yönelik güvenlik tehditi olarak görülmektedir. İran hükümeti Azerbaycan’a itiraz ederek İslam dünyasının düşmanı olan Siyonist rejimle iyi ilişkiler kurarsa Azerbaycan’ın ciddi sorunlarla karşılaşacağını ifade etmiştir. İran’ın bu itirazlarına Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı ciddi bir şekilde yanıt vermiş, hatta dönemin Dışişleri Bakanı Hasan Hasanov yaptığı bir açıklamada İran’ın müslüman bir devlet olmasına rağmen Azerbaycan topraklarının %20’sini işgal eden Ermenistan ile ekonomik ve askeri işbirliği yaptığını ve İsrail’in İran topraklarını işgal etmediyi için Azerbaycan-İsrail ilişkilerinden rahatsız olmaması gerektiğini ifade etmiştir[1].

Azerbaycan’ın bağımsızlık sonrası Batı yanlısı bir politika izlemesi, İran rejimi tarafından memnuniyyetle karşılanmamıştır. 1979 sonrası İran politikalarını Batı (özellikle Amerika) karşıtlığı üzerine inşa etmiştir. İran’ın bu yönde bir hedefi olduğuna dair yaşanan kaygı başta ABD olmakla Batı ülkelerinin tepkisiyle karşılanmıştır. Bu bağlamda ABD öncelikle İran’ın nükleer silah üretmesini engellemeyi ve yine İran’ın İslam dünyası ve Orta Doğu’dakı nüfuz genişlemesini dengelemeyi hedeflemiştir[2]. Özellikle 11 Eylül sonrasında Orta Doğu ve Kafkasya’dakı siyasal gelişmelerin kendi ulusal güvenliğine nasıl bir etkide bulunacağından endişe eden İran rejimi söz konusu bölge ülkelerinin terör konusunda ABD’nin yanında yer alması ve lojistik destekte bulunmasından rahatsız olmuştur. 2002 yılında İran’ın UAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı)’nın bilgisi dışında nükleer silah yapımında kullanılabilecek uranyum zenginleştirilmesi çalışmaları yaptığının duyulması ve bu amaçla Natanz’da uranyum zenginleştirme ve Arak’ta ağır su tesisi inşa ettiğinin ortaya çıkması, ABD-İran ilişkilerini riskli bir duruma sokmuştur[3].

İsrail, İran’ın nükleer silah elde etmesini kendi varlığına karşı bir tehdit olarak görmekte ve bunu dış politika stratejisinin ana maddesi haline getirmektedir. İran meselesi bakımından İsrail için en stratejik konumda bulunan ülke İran’la 765 km uzunluğunda sınırlara sahip olan Azerbaycan’dır. İsrail’in nüfuzlu gazetelerinden biri “Herataş”ta yayımlanan “Bakü Tahran’ın arka kapısıtır” yazısı da bunu tasdik etmektedir[4]. İran’la komşu olmakla yanaşı, Güney Azerbaycan meselesi ve BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olması gibi faktörler de Azerbaycan’ı İran-İsrail psikolojik savaşının merkezine itmiştir. Bu bakımdan her iki ülke Azerbaycan’ı kendi taraflarında görmek istemektedir. Lakin Azerbaycan’ın da kendisine ait bir politikası mevcuttur. Ülke, Tel-Evivle geliştirilen iyi ilişkilere ve Tahran’la yaşanan sorunlara rağmen, İran’a müdahele konusunun dışında kalmak istiyor. Bunu Azerbaycan yöneticilerinin beyenatlarından da açık şekilde görmek mümkündür. Mayıs 2005’te Azerbaycan ve İran topraklarını üçüncü bir ülkeye İran ve Azerbaycan’a yönelik bir askeri saldırıda kullandırmayacakları konusunda anlaşma imzalamışlar. İster İran-ABD, isterse de İran-İsrail karşıdurması zemininde olası bir İran harekatının doğuracağı mülteci, nükleer sızıntılar, savaşın kendi topraklarına yayılma riski, Güney Azerbaycan’dakı Azerbaycanlılara yönelik şiddet uygulamaları Azerbaycan’ın İran’ı doğrudan karşısına almak istememesini anlamlı hale getiriyor. Fakat şunu da belirtmek gerekir ki, İran nükleer krizi etrafında gelişen süreçte Azerbaycan her ne kadar resmi söylemde tarafsız bir pozisyona sahip olduğunu ifade etse de, bu konuda Batılı ülkelerle ortak bir kaygı taşıdığı açıktır.

Iran İsrail’in Azerbaycan topraklarını kendisine karşı istihbarat alanı olarak kullandığını iddia ediyor. 2011 yılında İran’da nükleer projelerinde çalışan bilim adamlarının öldürülmesinden sorumlu tutulan MOSSAD ajanlarının Azerbaycan topraklarında rahatça faaliyetde bulunduğunu, hatta suçluların Azerbaycan’dan keçerek İsrail’e kaçdıklarını söyleyen İran Azerbaycan’ın Tahran’dakı büyükelçisi Cavanşir Ahundov’u Dışişleri Bakanlığına çağırmış, ona nota sunarak izahat talebinde bulunmuştur.

Bir diğer sorun İran’ın komşu ülkelerde islamçıları ve hükümet aleyhtarı olan diğer grupları himaye etmesi, onlarla olan ilişkilerini korumasıdır. Artık Bakü İsrail ve ABD büyükelçilikleri ve başkentte yerleşen Yahudi kurumlarını hedef alan İranla ilişkileri olan bir kaç grupu etkisiz hale getirmeyi başarmıştır. Örneğin, 2008 yılında yetkili organlar İsrail büyükelçiliği yakınlarında arabaların patlatılmasının karşısını almakta başarılı olduklarını belirtmişler. Bir yıl sonra Azerbaycan mahkemesi bahsedilen terör olayında suçlanan İran’la irtibatta olan “Hizbullah” üyesi 2 Lübnan vatandaşını itham etti. 2011 yılında ise Azerbaycan’da ABD büyükelçisine karşı suikastın karşısı alındı[5].

23 Nisan 2012’te Bakü’de İsrail devletinin kurulmasının 64. yıldönümü ve Azerbaycan-İsrail diplomatik ilişkilerinin kurulmasının 20. yıldönümüne ithafen düzenlenmiş törende İsrail Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman’ın da iştirakı İran tarafından sıcak karşılanmamıştır. Resmi olarak törenle ilgili gerçekleştirilen ziyaretin İran’a müdaheleye dair senaryoların gündemde olduğu ve Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin Tahran yönetiminin rahatsızlığına neden olduğu bir zamana denk gelmesi çeşitli düşünceleri de beraberinde getirmiştir. Liberman’ın İran’a karşı sert politikaların uygulanmasını isteyen politikacıların başında gelmesi bu düşünceleri daha da ciddi hale getirmiş ve bu noktada ziyaretin önemini daha da arttırmıştır. Liberman’ın bu ziyaretini dünya basını da İran merkezli olarak yorumlamış, hatta İsrail istihbarat servisine yakınlığı ile bilinen “Debka.com” sitesi ile İran yanlısı “Press TV” de aynı iddiaları gündeme getirmiştir[6]. Bunun hemen ardından Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbandyan’ın Tahran’ı ziyaret etmesi ve bölgeye ilişkin projelerin hayata keçirilmesi konusunda ciddi kararların alınması Liberman’ın Azerbaycan ziyaretine cevap olarak gözden geçirilebilir.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Azerbaycan’a öngörülen yolculuğuna saatler kala, İran siyasetçilerinin ve din adamlarının Azerbaycan aleyhine açıklamalarının sayısı artmaktadır. İran’ın Azerbaycan’daki eski Büyükelçisi Muhsin Pakayin deyib ki, Netahyahu Azerbaycan’a resmi ziyaretini Bakü’ye zorla kabul ettirip ve ayrıca, Netanyahu bu ziyarette Tahran-Bakü ilişkilerinin olumlu sürecine halel getirmeye gayret ediyor.

Benjamin Netanyahu’nun Azerbaycan’a resmi ziyareti çerçevesinde bazı konular ele alınacaktır. Öncelikle İsrail doğal gazının Azerbaycan doğal gaz boru hattı olan TANAP aracılığıyla Avrupa piyasasına taşınması gündeme gelebilir. Ayrıca, Azerbaycan ulusal güvenliği açısından Mossad’la Azerbaycan Devlet Güvenlik Servisi arasında işbirliği oluşturulabilir. Nitekim Mossad’ın rehberi Yosi Koen Başbakan Benjmin Netanyahu ile birlikte Azerbaycan’a resmi ziyarete geliyor. Azerbaycan Güvenlik Servisi’nin çalışanları ile ön anlaşmaya göre, Mossad bu ülke ile terörizme ve bölgesel ekstremizme karşı mücadelede, darbeleri önlemek ve çok taraflı bölgesel müttefik olarak işbirliği gerçekleştirmeyi planlamaktadır. Bununla alakadar olarak, taraflar tecrübeli “Mossad” subaylarının Bakü’de faaliyet göstermesi için anlaşmaya varılmıştır . Ayrıca Tel- Aviv ve Bakü arasında mevsimsel olarak, güvenlik meselelerine dair ortak oturumların düzenleneceği “- İsrail istihbarat başkanı tarafından açıklanmıştır. Bunun yanı sıra Azerbaycan-İsrail arasında askeri ilişkilerin geliştirilmesine dair yeni anlaşmalar imzalanabilir. Diğer tarafdan Bakü’de Filistin-İsrail çatışması da ele alınması beklenmektedir. Nitekim basında yazılan bilgilere göre “Azerbaycan her iki tarafla normal ilişkiler barındıran, ayrıca İslam devleti olarak, sorunun çözümü için kendi barıştırıcı misyonunu sunacaktır”. Son olarak ise Benjamin Netanyahu’nun Dağlık Karabağ sorunun Azerbaycan toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesi gerektiğini beyan etmesi beklenilmektedir.

Elbette ki, Azerbaycanla İsrail ilişkilerinin geliştirilmesi özelliklede ulusal güvenlik konusunda anlaşmaların imzalanması, İran tarafından kendi ulusal güvenliği açısından tehdit olarak algılanacaktır.

Dipnotlar

1)http://hatem-cabbarli.blogspot.com/2012/01/israilin-azerbaycan-politikas-ve.html

2)Mammadov H. “Bölgesel Politikalar Açısından Azerbaycan-İran İlişkileri”. OAKA. Cilt:8. Sayı 15.2013. S. 54.

3)Mammadov H. “Bölgesel Politikalar Açısından Azerbaycan-İran İlişkileri”. OAKA. Cilt:8. Sayı 15.2013. S. 30.

4) http://www.aztagarabic.com/archives/8385

5) http://www.washingtoninstitute.org/ar/policy-analysis/view/azerbaijans-cooperation-with-israel-goes-beyond-iran-tensions

6) http://www.glopolitic.net/?Syf=26&Syz=128772
***********************************************************
Ehtiram Aşırlı

kafkassam Dış Politika Analisti

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir