KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Manşet Üstü
  4. »
  5. Emperyalizmin bombalı Ankara çıkarması

Emperyalizmin bombalı Ankara çıkarması

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 12 dk okuma süresi
316 0

Emperyalizmin Bombalı Ankara Çıkartması!

Türkiye, Suriye iç savaşının başlamasıyla sivil hedeflere yönelik bombalı saldırılarla tanıştı. İlki 11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde düzenlenen iki ayrı bombalı saldırıda 52 kişi öldü. 146 kişi yaralandı. Olayı gerçekleştiren failler yakalandı, Suriye istihbarat teşkilatı El Muhaberatla bağlantılı oldukları söylendi. El Nusra’nın ismi geçtiyse de üzerinde durulmadı. Sonrasında 20 Temmuz 2015’te Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde düzenlenen bombalı intihar saldırısında 34 kişi öldü. İntihar saldırısını IŞİD’in Dokumacılar grubu olarak bilinen Adıyaman hücresi tarafından gerçekleştirildiği anlaşıldı.

Takvimler 10 Ekim 2015 Cumartesiyi gösterdiğinde. Ankara’da tren garının önünde yaşanan canlı bomba saldırısında 107 kişi hayatını kaybetti, 500’ün üzerinde kişi yaralı olarak kurtuldu. Saldırının failleri yine dokumacılar hücresiydi. 12 Ocak 2016’da İstanbul Fatih Sultanahmet meydanında, Suriye kökenli 28 yaşındaki bir saldırganın bombalı intihar saldırısında, kendisi dahil 11 kişi öldü, 16 kişi de yaralandı. Patlamada yaralanan 14 kişiden 11’inin yabancı uyruklu olduğu belirlendi. Saldırganın farklı örgütlerle bağına rağmen Muhaberat ajanı olduğu ortaya çıktı. Nihayet 17 Şubat 2016 Çarşamba akşam saatlerinde Ankara’nın merkezi bombalı saldırıyla sarsıldı. Askeri servis araçlarının geçişi sırasında bomba yüklü araç infilak ettirildi, ilk belirlemelere göre 28 kişinin hayatını kaybetti, 61 vatandaş yaralandı.

Saldırının gerçekleştirildiği güzergâh, TSK karargâh ve kurumlarının tam ortasında yer alıyor. Saldırı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yakınında askeri servisin geçişi sırasında yaşandığından Türkiye’nin Katar ve Somali’de deniz üssü kurma projelerine yönelik bir ihtar ve ikaz olabileceği belirtilse de, daha ziyade gündemdeki Suriye olayı ile irtibatlandırılıyor. Hükümet sözcüsünün “Türkiye’ye kimse terör örgütleri üzerinden ayar vermeye kalkmasın” açıklaması, olayın arkasında uluslararası bir gücün bulunduğunu gösteriyor olabilir. Bu uluslar arası gücün kimliğini deşifre etmek hiçte zor olmadığı gibi bir o kadar da kolay değil! Ancak görgü tanıklarının ifadeleri ve güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerden hareketle, bu terörist eylemin intihar saldırısı olduğunu söylemek mümkün. Bu tespitle birlikte iki şüpheli örgüt kadrajımıza giriyor.

Bunlardan ilki DAİŞ veya IŞİD. Nitekim yukarıda sözünü ettiğim intihar saldırılarının faillerin genellikle IŞİD mensubu olması, adı geçen örgütü birinci dereceden şüpheli kategorisine sokuyor. Nitekim IŞİD’in Türkçe dergisi Konstantiniyye’nin 5. sayısında TSK’yı hedef alan bir yazı yayımlanmıştı. Yazıda “Türk ordusu NATO’yla beraber Müslümanları katletmektedir” denirken, “tağuta (put, şeytan) küfretmek imanın ilk hükmüdür. Tağuta küfredilmeden iman sahih olmaz.” denerek TSK ile mücadeleye çağrılmıştı. Dergide orduda ve poliste yer alanların “kafir” olduğu söylenirken, “Türkiye gibi tağuti sistemlerle yönetilen ülkelerde, askerlik ve polislik gibi silahlı güç olmak ve onların ordularında yer almak küfürdür” deniyordu. Dergi’de TSK’dan “Firavun’un Askerleri” şeklinde bahsediliyordu. Ayrıca Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, kullanılan patlayıcının IŞİD’e işaret ettiğini söyledi.

Diğer şüpheli örgüt ise gerek Türkiye’deki Hendek savaşları gerekse Suriye’deki PYD kolu nedeniyle Türkiye’nin püsküllü belası PKK. Güvenlik güçlerinin yüzlerce örgüt mensubunu etkisizleştirmesinden dolayı PKK yönetiminin intikam amaçlı eylem hazırlığı içerisinde olduğu söyleniyordu. Hatta askeri servislere saldırı düzenlenmeden birkaç gün önce, Mardin’in Dargeçit ilçesinde PKK’lılar tarafından çalındığı iddia edilen ve içerisinde 650 kilogram bomba yerleştirilen araç, bir vatandaşın ihbarı sonucu bulunarak kontrollü bir şekilde infilak ettirilmişti. Daha da önemlisi bazı internet sitelerinde saldırıdan 3-4 saat önce 17 Şubat 2016 Çarşamba 14.26’da servis edilen haberde; Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG bağlantılı 14 kişilik bir terör grubunun ülkeye sızdığını belirlediği ve MİT raporunda, “Teröristlerin hedefinde Avrupa ve Körfez ülkelerinden Türkiye’ye turistlerin geldiği uluslararası bir havaalanı var” bilgilerinin yer aldığı paylaşılmıştı. Muhtemelen haber basına sızdırılırken bazı bilgilerle rötuş yapılmış ve bazı bilgiler değiştirilmişti.

Birçoğumuzun aklına gelen failleri azmettiren gücün Türkmen dağını ve Muhaliflerin son kalelerinden Halep’i bombalayan Rusya olabileceği ihtimali, görünürdeki birçok sebepten dolayı mümkün gibi gözükse de Sovyetlerle başlayan ve günümüze kadar devam eden Rusya-Türkiye ilişkilerinde bu tür bir terörist eylemin Rus gizli servisleri tarafından şimdiye kadar Türkiye topraklarında düzenlenmemiş olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz. Bu nedenle Rusya Federasyon Konseyi’nin Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkan Yardımcısı Frants Klintseviç’in; Ankara’daki terör saldırısının, Suriye ile ilgili görüşmeleri suya düşürmek amacı ile düzenlendiğini ileri sürmesi yabana atılamaz.

Çünkü Rusya Suudi Arabistan ve İran’ın baskısıyla barış görüşmelerinden çözüm çıkabileceğini söylemeye başlamıştı. Yine Klintseviç’in, “Bu suçun organizatörlerinin, Yakın Doğu’da durumu daha da gergin hale getirmeyi hedeflediğinden şüphemiz yok. Bu eylem, Suriye ile ilgili görüşmeleri suya düşürmek amacı ile yapıldı” sözleri, her ne kadar suçu başka odakların üstüne yıkmak amaçlı gibi düşünülse de, son zamanlarda düzelme trendi gösteren Rusya-Türkiye ilişkilerinden rahatsız olan bir başka gücün işi olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir.

Bu güç ABD olabilir mi? Türk yetkililerle Amerikalı yetkililer arasında PYD üzerinden yaşanan ağız dalaşı ve Türkiye’nin Azez’e doğru ilerlemeye çalışan PYD güçlerinin mevzilerini top ateşine tutması, neredeyse dünyayı ayağa kaldırmıştı. ABD ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin bombalamayı durmasını isteyen emir kipi içeren talepleri Türk birliklerinin topçu ateşini durdurmaya yetmemişti. Türkiye’nin Suriye’de izlediği stratejinin ABD çıkarlarına zarar vermesi nedeniyle Ankara’daki saldırının tezgâhlanmış olabileceğini ileri süren bazı çevreler, ABD2nin geçmişte Türkiye’ye yönelik bazı güç gösterisinde bulunduğunu belirterek, 1 Ekim 1992’de Ege Denizi’nde gerçekleştirilen NATO Kararlılık Gösterisi-92 Tatbikatı sırasında USS Saratoga (CV-60) uçak gemisinden atılan 2 Sea Sparrow füzesiyle Muavenet muhribinin vurulmasını örnek gösteriyorlar.

Bu olayda gemi komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Telsiz Astsubayı Serkan Aktepe, İkmal Çavuşu Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak hayatını kaybetmiş, 22 asker de yaralanmıştı. Dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Lawrence Eagleburger haberi Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir’e “Geminizi batırdık özür dileriz” diye iletmişti. Amerikalılar malumu ilan etmekten kaçınmıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, Sözcüsü Mark Toner saldırıyı henüz üstlenen bulunmadığını gördüklerini kaydetti. Daha da önemlisi ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner, Suriye ve Irak’ta direnen gruplara verdikleri silahların bazen terör örgütlerinin eline geçtiğini kabul etti. Bu ne demek oluyor şimdi? Siz Mark Toner’in açıklamasından ne anladınız?

Konuyla ilgili bir bilgi notu geçen bir dostum, en popüler sosyal medya siteminin Ankara’daki terör saldırısının ardından kullanıcılara otomatik olarak “Güvende misin?” mesajı yöneltmesinin, önceden haberdar olmadan aktifleşemeyecek bir özellik olduğunun altını çizdi. Bu sosyal medya’nın merkezi neresi biliyor musunuz? Bir başka dostumda bu sorunun cevabını araştırdı ve şu bilgilere ulaştı; bu sosyal medya kuruluşu, ABD’nin Oregon eyaletinde Prineville kabasında yer alıyor ve bu Kuzey Amerika’nın Tibeti olarak adlandırılıyor. Prineville, Amerika Birleşik Devletleri’nin Oregon eyaleti Crook ilçesinde yer alan bir kasaba ve nüfusu 29 Kasım 2009 tarihinde 9,253. Kasabanın kuruluşu 1877 yılına uzanıyor. ABD’nin küresel sosyal medya istihbaratının merkezidir. Oysa internete girdiğinizde adı geçen sosyal medyanın ABD, Kaliforniya, Menlo Park’tan yayın hizmeti verdiği görülüyor.

Bilmenizi istediğim bir başka iddia daha var. Suriye’de savaşın başladığı tarihten günümüze kadar olan süreçte 29 general ve yüzlerce askerini kaybeden İran istihbaratının bu tür bir eylem düzenlemiş olabileceği konuşuluyor. İddiaya göre İranlıları bu denli dehşetli bir saldırıya yönelten asıl faktör, efsanevi generalleri Kasım Süleymani’nin geçtiğimiz günlerde Türkmen dağında öldürülmüş olması. Her ne kadar bu iddia İran resmi makamlarınca yalanlanmış olsa da, Kasım Süleymani’nin ortalıkta gözükmemesi bu iddianın gerçek olabileceğini düşündürüyor.
Benim görüştüğüm bazı t uzmanlar, 10 Ekim 2015 ve 17 Şubat 2016’da Ankara’da patlayan bombaların failini çok uzakta aramanın zaman kaybı olduğunu, dost görünen düşman kuvvetlerin bu terör eylemini tertiplediklerini söylüyor. Güvenlik güçlerinin yürüttüğü faili belirleme çalışmalarının sonunda olayın ister PKK ister IŞİD’i işaret etse bile azmettirici gücün bir NATO ülkesinin istihbarat servisinin tezgâhı olduğu konusunda hemfikirler. Sonuç itibarıyla Ankara bombaları Türkiye’yi işgal etmek isteyen küresel güçlerin, NATO planının bir parçasıdır. Bkz Ömür Çelikdönmez/nokta32.com/10 Ekim 2015 Cumartesi/Ankara bombası NATO’nun işgal planı mı?
Ömür Çelikdönmez
Twitter: oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir