winston churchill gelibolu savaşı başlarken; “bu tarihin en büyük seferlerinden biridir. istanbul’un doğu için ne demek olduğunu düşünün. batı için londra, paris, berlin’in toplamı her ne ise istanbul, ondan daha önemlidir. istanbul’un doğu’ya nasıl hakim olduğunu düşünün. onun düşmesinin ne demek olduğunu düşünün.” demişti.
sykes-picot antlaşmasının fikir babası mark sykes ise; türk yanlısı aubrey herbert’e yazdığı mektupta, ” türkiye diye bir şey var olmamalı. izmir yunanlıların olacaktır. adana italyan, güney toroslar ve kuzey suriye fransız, filistin ve mezopotamya ingiliz ve geri kalan, istanbul da dahil rus… ayasofya’da “te deum” (bir hıristiyan ilahisi) ve ömer camii’nde bir “nunc dimittis” (bir hıristiyan akşam ayini) okuyacağım. bunu bütün kahraman küçük uluslar şerefine galce, lehce, keltçe ve ermenice (müslüman mahallesinde salyangoz satarcasına) okuyacağız.” diyerek türk ve islam düşmanlığını kusmuştu.
ingilizlerin bütün gayeleri bu kadar aşikarken
bağdat’ı işgal ettiklerinde ırak yüksek komiseri sir percy cox, gerçek gayelerini gizleyip hiç utanmadan pişkin pişkin suret-i haktan görünerek, araplara “ordularımız, şehirlerinize ve topraklarınıza işgalci veya düşman olarak değil özgürleştiriciler olarak geliyor” diye hitap etmişti.
özgürleştiriciler…
anadolu’ya kadar bütün arap yarım adası, hint yarım adası ve doğu afrika için özgürleştiriciler…
yani;
british south africa company (ingiliz güney afrika şirketi), british east africa company (ingiliz doğu afrika şirketi), rhodes’s chartered company(rhodes imtiyazlı sirketi), de beers, royal niger company (nijer kraliyet şirketi), east india company(doğu hindistan şirketi), anglo-persian oil company(ingiliz iran petrol şirketi), imperial bank of persia(iran kraliyet bankası), imperial tobacco corporation(kraliyet tütün şirketi), turkish petroleum company(türk petrol ortaklığı), suez canal company(süveyş kanal ortaklığı) vesaire vesaire vesaire ingiliz şirket ve kumpanyaları…
times dergisi, reuters haber ajansı, genel valiler, siyasi komiserler, maxims makinali tüfekleri, uçaklar, bombalar, katliamlar, zulümler….
mcmahon-şerif hüseyin görüşmeleri, balfour dekorasyonları, sykes picotlar, san remo konferansları, kahire konferansları, peel komisyonları…
özgürleştiriciler; yani üstünlükler, yani hamilikler, icarlar, imtiyazlar, bölünmeler, tampon bölgeler, çıkar alanları ve arka bahçeler (hinterlandlar)…
özgürleştiriciler; yani kahire’de kurulan “arap bürosu”, istihbaratçılar, casuslar, propagandacılar, arkeologlar, haritacılar, ve çuval çuval paralar ve kese kese altınlarla arapları türklere karşı ayaklanmaya teşvikler…
özgürleştiriciler; yani yalanlar dolanlar, kumpaslar, işgaller, yapay ulusların inşa edilmesi, yapay ülkeler oluşturulması, yapay bayraklar dikilmesi, cetvelle sınırlar çizilmesi, ingiliz bağımlısı kraliyetler ve krallar yaratılması, yöneticiler tayin edilmesi, mandalar, hükümdarlıklar, doğrudan yönetimler, dolaylı yönetimler, kuklalar, darbeler…
özgürleştiriciler; yani hep vahşi emperyalizm, hep gözü doymaz sömürgecilik…
mezopotamya, ürdün ve filistin’i kendinde bırakıp suriye ve lübnan’ı fransızlara verdikten sonra bu defa el altından oralardan da fransızları çıkarmak için binbir türlü entrikalar… mezopotamya’yı isyancı şerif hüseyin oğullarından birine; kukla faysal’a verirken serif’in diğer oğlu abdullah’a ürdün diye bir devlet yaratırken hicaz emiri şerif hüseyini eli boş bırakıp arabistan’da hicaz da dahil bağımsız ama bal gibi de ingiltere’ye bağımlı vehhabi bir arap krallığı oldu bittisi…
batılılarca ortadoğu denilen bölgenin yirminci yüz yıl tarihi ile ilgili yerli yabancı yirmi civarında kitap okuyunca aklımda geriye kalanlar…
kısaca; güneşi kendini ışıtırken asya ve afrikayı yakıp kül eden kendi güneşini hiç batırmamak için başkalarının güneşlerini batıran sinsi, bencil, kibirli, acımasız majestelerinin pek özgürleştirici, pek hümanist, pek bir mazlumdan yana britanya sömürge krallığı…
ama biline ki birgün Allah’ın sonsuz nuru ingiltere’nin, abd’nin, israil’in ve bütün batının yapay ışıklarını yutacak ve aydınlığı bütün mazlumları kuşatacaktır. hiç şüphesiz bu nurun sancaktarı 1000 yıldır haçlı seferleri suretiyle coğrafyamıza yapılan hayasız akınları göğüsleyen milletimiz olacaktır…
ufuk doruk