KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Hazar’a Kıyıdaş Ülkelerin Tutumu

Hazar’a Kıyıdaş Ülkelerin Tutumu

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 19 dk okuma süresi
360 0

Hazar’ın hukuki statü sorununun çözümü için, son olarak 2014 yılında Aşkabat’ta bir araya gelen kıyıdaş devletler çözüme biraz daha yaklaştıkları sinyalini vermiş olmakla birlikte, yakın vadede sorunun çözümü beklenmemektedir. Rusya ve İran’ın statü sorununun belirsiz kalmasında çıkarlarının olması, kısmen çözülmüş olan sorunun tamamen çözümünü ertelemektedir. Kıyıdaş devletlerin statü sorunu konusundaki tezleri, çatışma noktaları ve mevcut durum aşağıda incelenmiştir.
Rusya SSCB’nin çöküşünün ardından Hazar’ın statüsü tartışmalarında en etkili devlet olmuştur. Bu ülke Hazar’ın statüsüne ilişkin politikasını birkaç defa değiştirmiştir. Rusya’nın 1993-1996 yılları arasındaki tutumu, 10-12 millik kıyı şeridinin dışında kalan bölgelerdeki suların‘‘ortak kullanıma açık’’ olması ve Hazar’a kıyıdaş olan devletlerin bu sulardan eşit haklarda faydalanması şeklinde olmuştur. Bu çerçevede Rusya, Hazar’ı bir kapalı su havzası olarak tanımakta ve 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin Hazar’a uygulanamayacağını öne sürmüştür.
Hazar’ın statüsü sorunu 12 Kasım 1996’da kıyıdaş devletler arasında görüşülmeye başlanmış , Rusya bu süreçte yeni bir tez ileri sürmüştür. Bu teze göre Rusya, 40-45 millik kıyı şeridi dışında kalan açık suların kıyı devletlerinin ‘‘ortak kullanımına’’ verilmesini istemiştir. Rusya’nın bu önerisini İran desteklerken, Azerbaycan ve Kazakistan karşı çıkmış Türkmenistan ise sessiz kalmıştır.
Rusya’nın, Hazar’ın statüsü konusundaki politikası 1998’e kadar “ortak su kütlesi” veya “kapalı su havzası” olarak tanımlanmaktaydı. Rusya bu tarihten sonra, Hazar’ın statüsü konusundaki tutumunu biraz daha değiştirmiş ve “ortak su kütlesi” tanımından “sınır gölü” tanımına yaklaşmıştır. Rusya, Hazar’ın açık deniz olarak kabul edilmesine kesinlikle karşıdır. Bu durum Hazar’ın, BMDHS’ne göre paylaşılmasını ve Hazar’ın denizlere tek çıkışı olan Volga ve Baltık Kanalları’ndan uluslararası hukuk gereğince post-Sovyet cumhuriyetlerin istifade hakkının doğmasına yol açacağı için, Rusya tarafından kabul edilmemektedir.
Rusya’nın 1998 yılına kadar olan Hazar tezlerinin arkasındaki temel düşünce şöyledir:
1) İran’a doğrudan müdahale edebileceği tek yol, deniz yolu olması nedeni ile bu avantajını korumak;
2) Askeri gücünü kullanarak, Orta Asya ve Hazar devletlerinin Batı ve Türkiye ile yakın siyasi ve ekonomik ilişkiler geliştirmesine engel olmak,
3) Ortak kullanım ilkesi geçerli olduğu sürece, Kazak ve Türkmen petrol ve gazının deniz dibinden Azerbaycan aracılığı ile Batı’ya akmasına kıyıdaş devletlerin bundan menfaati olacağı için engel olmak,
4) Yeni kıyıdaş devletlerin Hazar’daki doğal kaynakları geliştirerek, ekonomik olarak Rusya’dan bağımsız olmalarına mani olmak,
5) Batılı devletlerin bölgeye büyük yatırımlar yapması sonrasında, bölge üzerindeki kontrolünü kaybetmemek için bu yatırımların yapılmasına engel olmak,
6) Hazar’daki doğal kaynaklardan daha çok pay alabilmek.
Azerbaycan ve Kazakistan’ın kaynaklarının geliştirilmesi için büyük anlaşmalar imzalaması sonrasında Rusya, geliştirilecek petrolün Rus boru hatları ile taşınmasını sağlamak için statü konusunda daha pragmatik hareket etmeye başlamıştır. Temmuz 1998’de, Rusya ile Kazakistan’ın, Hazar Denizi’nin kuzey kesiminde deniz tabanının paylaşılması konusunda anlaşmaları, Hazar’ın hukuki statüsü ile ilgili görüşmelerde yeni bir sayfa açmıştır. Başlangıçta Hazar konusunda, Azerbaycan’a baskı yapmak suretiyle bir ivme kazanacağını düşünen Rusya Federasyonu’nun Hazar politikası, Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle beraber değişikliğe uğramıştır. Rusya’nın dış politikasında enerjinin temel unsur haline geldiği Putin’in 21 Nisan 2000’deki Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısının ardından yaptığı açıklamayla açıkça ortaya çıkmıştır. Putin yaptığı açıklamada bölge devletlerinin, Hazar’da çok aktif olduklarını ve kendilerinin de benzeri bir aktivite sergileyeceklerini ifade etmiştir. Bu tarihten sonra Rusya, Hazar Havzası’nda ekonomik ve siyasi gelişmeleri kabul ederek, siyasi karşı durma ile değil bölge devletleri ile işbirliği yaparak kendi çıkarlarını korumaya çalışma politikasını benimsemiştir. Nitekim Rusyan’ın 1998 yılında Kazakistan’la, 2001 yılında da Azerbaycan’la imzaladığı anlaşmalar bunun en önemli göstergesiydi.
İran da Rusya ile birlikte Hazar’ın hukuki sorununun çözümünde belirleyici aktördür ve bu konuda katı bir yaklaşım sergilemektedir. İran, Hazar’ın paylaşılmasının Batılı güçlerin bölgede daha güçlü olmasına yol açmasının yaratacağı güvenlik endişesinin yanı sıra, özellikle Azerbaycan’ın güçlenmesine yönelik politikalara destek olmak da istememektedir. Statü sorununun tartışmaya açılmasıyla birlikte, Rusya ile ortak hareket ederek ortak kullanım tezini savunan İran, Rusya’nın 1998 sonrasında eski Sovyet cumhuriyetleri ile paylaşım konusunda anlaşmaya varması ile tek başına kalmıştır. Hazar’ın statüsünün belirlenmesi konusundaki sahip olduğu kozu korumak isteyen İran, sektörel paylaşımı desteklememektedir.
Hazar Denizi’ni bir sınır gölü olarak tarif eden İran, Hazar’ı “%20 ilkesi” ile beş eşit parçaya bölmeyi, zaman zaman da ortak kullanmayı (condominium) istemektedir. İran’ın, Hazar’ın ortak paylara bölünmesi ve bazı konularda birlikte kullanım tezinin savunmasının arakasındaki ana nedenler şunlardır:
1) Batılı güçlerin, özellikle de ABD’nin bölgeye yerleşmesini engellemek,
2) Batılı devletlerin, Hazar’daki yatırımlarını güvence altına almak için alacakları önlemlerin güvenlik tehdidi oluşturacağı endişesi,
3) Tarihin hiçbir döneminde Rus varlığı karşısında Hazar’da önemli bir güç unsuru olamayan İran’ın, statü sorununu bu anlamda tarihi bir fırsat olarak görmesi,
4) Kazakistan ve Türkmenistan’ın petrol ve doğal gazının, İran üzerinden dünyaya taşınmasını isteyen İran’ın, statü sorununun çözülmesi durumunda Azerbaycan’ın transfer ülke olma avantajına sahip olmasını engellemek istemesi,
5) Türk cumhuriyetleri arasında işbirliğinin gelişmesinin İran’ın bölgesel planlarına uymaması,
6) Hazar, İran ve Rusya arasında doğrudan bağlantı noktasıdır ve İran, Rusya ile ilişkilerinde elindeki en önemli koz olan statü sorununun çözümünü veto hakkını kaybetmemek için istememektedir. Rusya’nın, İran’a karşı uygulanan ABD yaptırımlarını aşmasının tek yolu olan Hazar’ın sektörlere bölünmesi durumunda, İran ve Rusya arasındaki doğrudan bağlantının kopacak olması.
Azerbaycan dış politikasının iki en önemli önceliklerinden biride Hazar’ın statüsü sorunudur. Azerbaycan’ın, Hazar’ın statüsü hakkında iki görüşü bulunmaktadır. Azerbaycan ilk olarak Hazar’ın “göl” olarak kabul edilmesini savunmuştur. Bu durumda Hazar, kıyıdaş devletler arasında sağlanacak anlaşmaya göre ya tamamen ulusal sektörlere bölünmeli ya da ortak kullanıma açılmalıdır. Azerbaycan, Hazar’ın milli sektörlere bölünmesi tezini benimsemiştir.
Azerbaycan’ın diğer tezi ise, Hazar’ın deniz olarak kabul edilip statü sorununun buna göre çözülmesi olmuştur. Rusya ve İran’ın, Hazar’ı göl olarak görmelerindeki temel amaç Hazar’ı, Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin dışına çıkarmak ve sonucun belirlenmesinde 1921 ve 1940 anlaşmalarının başvuru kaynağı olmasını sağlamak olmuştur. Azerbaycan’ın, Hazar’ın deniz olarak kabul edilmesi ve sorunun 16 Kasım 1994’te yürürlüğe giren 1982 tarihli BMDHS’ne göre çözülmesi talebi Türkmenistan ve İran’dan destek görmemiştir.
Öte yadan Azerbaycan, Hazar’ın bir deniz olduğunu ve Deniz Hukuku çerçevesinde her devletin münhasıran egemenliğini kullanacağı ulusal sektörlere bölünmesi gerektiği yönünde yeni politikalar oluşturmaktaydı. Ayrıca statüs sorunu sektör bölgüsü ilkesi çerçevesinde çözülürse o zaman Hazar sahilinin %19’u Azerbaycan’a, %16’sı Rusya’ya, %14’ü İran’a, %22’si Türkmenistan’a, %29’u ise Kazakistan’a ait olacaktır.
Sonuç olarak Azerbaycan Hazar’ı sınır gölü olarak kabul etmektedir. Nitekim bu anayasada da ifade edilmiştir. Anayasada “Azerbaycan sınırları içinde bulunan topraklar ve bu topraklardaki doğal zenginlikler, iç sular ve karasuları, kıta sahanlığı, flora ve hava sahası, Cumhuriyet’in münhasır mülkiyetidir” ifadesi yer almaktadır.
Türkmenistan, Hazar’ın statüsüne yönelik tartışmalarda belirsiz ve esnek hareket etmeyi tercih etmektedir. Hazar’ın statüsü tartışmalarının başlamasından sonra Türkmenistan ilk önce, Azerbaycan ve Kazakistan’ın ulusal sektörler tezini benimsemiştir. Ancak, daha sonra Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov bu tutumunu değiştirerek, 45 millik münhasır yetki alanı dışında kıyıdaş devletlerin ortak kullanımına açık bir alan tesis edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Fakat daha sonra Türkmenistan bu tutumundan da uzaklaşmaya başlamıştır.
ABD’nin, Türkmen gazının Batı pazarına açılmasına destek vermesi sonrasında Türkmenistan daha ılımlı bir tavır izlemeye başlamıştır. Hazar’ın “orta hat” ilkesine göre ulusal sektörlere ayrılmasını kabul eden Türkmenistan, Azerbaycan ile orta hattın neresi olacağı konusunda anlaşmaya varamamıştır. Ocak 1998’de Aşkabat’ta, Hazar’ın hukuki statüsüyle ilgili olarak Azerbaycan ve Türkmenistan uzmanları görüşmelere başladıysa da tarafların sert tutumu nedeniyle görüşmeler olumlu sonuçlanamamıştır. 2-3 Mayıs 2001’de Aşkabat’ta uzmanlar düzeyinde yapılan Türkmenistan-Azerbaycan görüşmelerinden de bir sonuç alınmaması üzerine, Türkmenistan Azerbaycan’dan Hazar Denizi’nin ihtilaflı bölgesinde mevcut olan hidrokarbon yataklarından tek taraflı olarak sismik arama işlerini gerçekleştirmesi dahil hidrokarbon kaynaklarını arama ve üretme işlerini, aidiyet ile ilgili konular sonuçlanıncaya kadar durdurmasını istemiş, aksi takdirde Türkmenistan’ın uluslararası bir tahkim mahkemesine ve ilgili uluslararası kuruluşlara başvuracağını bildirmiştir. Ayrıca Türkmenistan, bölgede çalışma yapan petrol şirketlerinden de, sorunun barışçıl yollarla adil bir şekilde çözüme kavuşturuluncaya kadar çalışmalarına ara vermelerini istemiştir.
Hazar’ın statüsü konusunda Rusya’ya yakın politika izleyen Türkmenistan, Rusya’nın kuzeyde orta hat ilkesini kabul etmesi sonrasında, İran’ın tezlerine daha yakın hareket etmeye başlamıştır. Alternatif transfer rotası olarak İran ile işbirliği yapmayı da seçen Türkmenistan, Azerbaycan ile arasında tartışmalı olduğu “Kepez” (“Serdar”) yatağı nedeni ile statü sorununun çözümü konusunda uzlaşmaya yakın bir tavır sergilememektedir. Rezervlerinin çoğunluğunun karada olması da Türkmenistan’ın tavrını etkilerken statü sorununun çözülememesi nedeni ile Türkmen gazını Batı’ya taşıyacak Trans-Hazar Boru Hattı Projesi de gerçekleştirilememektedir.
Kazakistan 1998 yılının Şubat ayına kadar Azerbaycan gibi Hazar’ın milli sektörlere bölünmesini desteklemiş ve “ortak mülkiyet” düşüncesine kuşkuyla yaklaşmıştır. Kazakistan, bu çerçevede Hazar’ın “iç deniz” gibi değerlendirilmesini ve 1982 tarihli BMDHS-nin hükümlerinin Hazar’a uygulanmasını istemiştir ve Kazakistan Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yer alan “Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü” başlıklı yazıda da bu tutuma özel vurgu yapılmıştır. Ayrıca Kazakistan kaynaklarında Hazar için “Hazar denizi” ifadesi ısrarla kullanılmaktadır.
Hazar “orta hat” ilkesi ile sektörlere bölüneceği takdirde en fazla paya sahip olan ülke Kazakistan olduğuna göre, “ortak mülkiyet” düşüncesinin uygulamasından da en çok zararı bu ülke görecektir. 1998 yılında Hazar’a ilişkin Rusya ile anlaşma imzalayan Kazakistan sadece denizin dibinin sektörlere (orta hat ilkesi ile) bölünmesini, deniz yüzeyinden ise ortak kullanımını desteklemiştir. Halihazırda Hazar’daki komşuları ile sorunu olmadığı ve Hazar’a ilişkin diğer devletlere herhangi bir statü dikte etmek iddasında olmadığı için Kazakistan statü müzakerelerinin gergin tarafı değildir.
Özetlemek gerekirse Azerbaycan ve Kazakistan’dan farklı olarak, İran, Rusya ve Türkmenistan, Hazar’ın hukuki statüsünün belirlenmesi konusunda acele etmemektedir.

Ehtiram AŞIRLI
Kafkassam Dış Politika Analisti

Kaynakça
Azime Telli, Hazar Havzasi Enerji Diplomasisi’nde Rekabet ve İşbirliği, Doktora Tezi Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararasi İlişkiler Anabilim Dali,Kocaeli,2015.
Sinan KISACIK, “ Hazarın Hukuki Statüsü Sorunu Çözüme Kavuşturulabilir Mi?”, Uluslararası Politika Akademisi http://politikaakademisi.org/2014/06/18/hazarin-hukuki-statusu-sorunu-cozume-kavusturulabilir-mi/
Araz ASLANLI, “ Geosiyasi Rəqabət və Geoiqtisadi Maraqlar Zəmnində Xəzər Hövzəsinin “Qordi Düyünü” Xəzərin statusu və Transxəzər əməkdaşlığı konteksində İran-Azərbaycan münasibətləri”, Konrad-Adenauer-Stiftung Cənubi Qafqaz üzrə Regional Proqram Akhvlediani Agmarti 9a 0103 Tbilisi, Gürcüstan. 2014.
Aiderbak AMİRBEK, “Soğuk Savaş Sonrası Hazarın Statüsü ve Sınırlandırma Sorunu: Kıyadaş Devletlerin Yaklaşımları Açısından Analizi”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı 46 Yaz 2015 , s.36.
Sinan OĞAN, “ Yeni Qlobal Oyun ve Hazar’ın Statüsü”, Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi, 14 Şubat 2005. http://www.turksam.org/tr/makale-detay/601-yeni-global-oyun-ve-hazar-in-statusu
Erkan AVCI, “ Hazarın Statü Sorunu ve Sahildar Devletlerin Konuya Yaklaşımları”, Ululsararası Stratejik Bakış Enstitüsü, Nisan 2014, s.19.
Süleyman Sırrı TERZİOĞLU, “ Hazarın Statüsü Hakkında Kıyıdaş Devletlerin Hukuksal Görüşleri”, OAKA Cilt:3, Sayı: 5, 2008.s. 30.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir