KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Manşet Üstü
  4. »
  5. KADIN YOKSULLUĞU ve SOSYAL POLİTİKA ​

KADIN YOKSULLUĞU ve SOSYAL POLİTİKA ​

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 9 dk okuma süresi
416 0

KADIN YOKSULLUĞU ve SOSYAL POLİTİKA
​Genel olarak, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya imkanlarının yetmemesi olarak tanımlanan yoksulluk, toplum içinde en çok kadın ve çocukları etkilemektedir. Yoksulluk kavramı mutlak yoksulluk kapsamına giren gıda, barınak ve giyim yoksulluğunu içermekle kalmaz. Mutlak yoksulluk, gelir-tüketim arasındaki denge durumunun tüketimin gelire nazaran artışıyla ibrenin tüketim yönüne kaymasını açıklar. Bunun yanında bir de göreli yoksulluk vardır ki, bu tip yoksulluk daha çok, kişinin unsuru olduğu toplumun genel durumuyla kıyas edildiğinde, birçok imkana erişim anlamında daha yoksul olmasını anlatır. Yoksulluğun gelir-tüketim ilişkisi dışında; sosyal dışlanma, sosyal ayrımcılık ve yoksunluk gibi maddi unsurlarla da birbirine değen bir noktası vardır. Yoksulluk başlıbaşına bir sorun olduğu halde, sonuçları itibariyle de yeni yoksunluk durumları meydana getirmektedir. Bu anlamda yoksulluğun fiziksel, ruhsal ve sosyal engellilik hali olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Yoksulluğun en derin etkilerine maruz kalan kadınlar, çalışma hayatına çoğunlukla katılamamakta, katılsa bile birtakım ayrımcılıklarla karşılaşmakta ve engellenmektedir. Bu konuyu açıklamaya yönelik KADEM’in Hizmet Sektöründe Çalışan Kadınların Sorunları ve Yükselmelerinin Önündeki Engeller başlığını taşıyan araştırmanın sonuçları, tezimizi doğrular niteliktedir. Araştırma; eğitim, sağlık ve finans sektöründen 306 kurum ve bu kurumlarda çalışan 2040 kadın üzerinde yapılmıştır. Bu üç sektörde çalışan kadınların oranı %55-57 civarındayken kadın yönetici oranı % 10’ lar düzeyinde kalmıştır. Kadınların % 25’i hak ettiği pozisyonlarda çalışmadıklarına inanıyor ve günlük dokuz saatten fazla çalıştırılan kadın oranı %45 oranında. Mesai dışında çalışan kadınlar, yönetici pozisyonlarına da atanamıyor. Kadınların temel şikayeti, aile sorumluluklarının adil paylaştırılmadığına yönelik. Bu adaletsiz durum, kadının iş hayatında yer almasını veya yükselmesini engelleyen ciddi bir faktör. Çarpıcı bir diğer sonuç da kadınların %63’ünün çalışma hayatının aile yaşantısını da olumlu etkilediğine olan inancıdır. Araştırmanın sonuç kısmında, çalışan kadınların işine devamının ve görevde yükselmelerinin sağlanmasının ilk koşulu olarak, kadına pozitif birtakım haklar verilmesi olduğu belirtilmiştir.
Toplumda dezavantajlı olarak nitelendirilen unsurlardan olan kadınlar, birçok hizmetten vatandaş olmaktan kaynaklanan hakkına rağmen yararlanamamaktadır. Gıda, barınma, sosyal güvenlik, istihdam edilme, eğitim ve sağlık gibi temel haklara ulaşma, toplumun diğer kesimlerine göre kadınlarda daha düşük oranlarda kalmaktadır.
Yoksulluk verilerinden bir grafik çıkarıldığında kadınların en yoksul kesim olduğu görülür. Bu sonuç üzerinden bir çıkarımda bulunabilmek için durumu ortaya çıkaran sebeplere bakmak gerekmektedir. Sebepler üzerinde çalışıldığında ilkin, cinsiyet faktörü göze çarpıyor ama cinsiyet de tek başına yeterli bir sebep değil. Cinsiyet faktörünü tetikleyen güçlü unsurlardan biri şüphesiz ki eğitim olanağına erişimdir. Toplumsal arka plan ve birtakım ekonomik faktörlerin etkisiyle kadınlar, erkeklere göre eğitime daha az katılabilmektedir. Bir biçimde eğitime, sonrasında istihdama katılmış kadınlar da çeşitli psikolojik ve fiziksel yollarla çalışma hayatından dışlanmaktadır. Zaten birçok sektörde düşük ücretle çalışan kadınlar, işlerini kaybetme korkusunu erkeklere nazaran daha fazla hisseder ve yaşar. Asgari ücretle çalışanların istatistiği çıkarıldığında da önümüze çıkan tablo, kadın çalışanın büyük bir kısmının asgari ücretin altında çalıştığı yönündedir. Bütün bu durumlar, kadın yoksulluğunun çerçevesini çizer.
Kadın yoksulluğu, iki kola ayrılarak yoksulluğu sürekli hale getirmektedir. Kadın, toplumun ana unsuru olduğundan, yoksul kadın yoksulluğun kuşaklar arası sürdürümünde dolaylı sebep olmaktadır. Kadın yoksulluğunun sebeplerine inildiğinde eğitime erişimin ekonomik ve sosyal engelleri, çocuk bakımı, ayrımcılık gibi başlıklarla karşılaşılmaktadır. Kadınlar yoksulluk kısır döngüsünden kurtulmak için güvencesiz ve enformel istihdama katılabilmektedir. Enformel sektörde çalışanlar cinsiyete göre incelendiğinde, kadın çalışanların sayısının erkek çalışanların sayısından fazla olması da bu durumu açıklar niteliktedir. Bunun en önemli sebebi, kadının düşük ve düzensiz de olsa bir gereksinime ihtiyaç duyması ve çalışma seçeneklerinin az olmasıdır.
“Eşit işe eşit ücret” uygulaması zorunlu olsa da, ücretlerin tatbikinde erkeklerle aynı işi yapan kadınların erkeklerden daha az ücret aldıkları bilinmektedir. İş piyasası ve çalışma ilişkilerinde, liyakat ve kıdem gibi hususlara dayandırılarak kadınlar daha fazla yoksullukla karşı karşıya bırakılmaktadır. Kadınlar arasında da eğitimli ve eğitimsiz olarak ikili bir ayrım yapılacak olursa, eğitimsiz kadınların eğitimli kadınlara göre daha yoksul olduğu söylenebilir.
Genelde yoksulluğun, özelde kadın yoksulluğunun azaltılması ve son noktada önlenmesi için bir bilim olarak Kalkınma İktisadı önemli bir işlev görmektedir. Yoksullukla mücadelenin etkili olması, sürekliliğine bağlıdır. Sürdürülebilir kalkınma ve kalkınmada kadının rolü temaları, yoksulluk ve kadın yoksulluğuyla mücadelede yol gösterici olacaktır.
Kadın yoksulluğu ya da yoksulluğun kadınlaşması söz konusu olduğunda sosyal politika uygulamaları daha önemli ve öncelikli hale gelmektedir.
Sosyal politika çıktısı olarak kabul edilen sosyal güvenlik mekanizması marifetiyle sosyal yardımlar ve istihdam üretme kadın yoksulluğunun şiddetinin düşürülmesinde etkili olmaktadır. Sosyal politika ortaya çıkışı itibariyle iş ve işçi sorunlarına çözüm üretme ve işe ilişkin vasıtaların iyileştirilmesi hedefine yönelik çalışan bir disiplindi. Küreyi ilgilendiren ekonomik ve sosyal gelişmelerin etkisiyle, zamanla çalışma alanını genişletmiş, kadının sorunlarıyla da ilgilenmeye başlamıştır. Sosyal politika, toplumu oluşturan bireylerin sosyal ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar, bunun için sosyal adalet ve sosyal eşitliği sağlamak ister. Sosyal politikanın kadın yoksulluğuyla mücadelede tatbik edeceği politikalardan en önemli ve etkilisi istihdamdır. Kadının istihdama katılımının düşük olması ve enformel işlerde çalışması, bunun sonucunda güvencesiz olması, kadının istihdama katılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda işsizlik sigortası bir katkı sağlasa da kısa vadeli olduğundan sürdürülebilir değildir. Bunun yerine kadının işgücü becerilerini artırmak için mesleki eğitim ve girişimcilik gibi fırsatlar sunulmaktadır. Bu amaca yönelik olarak “sosyal devlet” ilgili kurumlarıyla mücadeleyi sürdürmektedir. İŞ-KUR ve SHÇEK’e bağlı faaliyet yürüten Aile Danışma Merkezleri kadın yoksulluğuyla doğrudan ve etkin mücadele eden kurumlar arasındadır.
Sümeyye Gülşen Soylu
Siyaset Bilimci Ve Sosyal Politikalar Uzmanı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir