KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Lozan tartışması boşuna değil TSK Musul’a yürüyor!

Lozan tartışması boşuna değil TSK Musul’a yürüyor!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 8 dk okuma süresi
295 1

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 27’nci Muhtarlar Toplantısında yaptığı konuşmada “1920’de Sevr’i gösterdiler, 1923’de bizi Lozan’a ikna ettiler. Ege’de bağırsan duyulacak adaları biz Lozan’da Yunan’a verdik. Zafer mi bu?” ifadelerini kullanması, Türkiye’de gündeme oturduğunda bazı çevreler bu tartışmanın Cumhuriyeti ve kurucu kadrolarını hedef aldığını düşündü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sevr ve Lozan mukayesesi ve kendilerinin cumhuriyetçi Ak Partililerin hilafetçi olduğuna dair sözleri, Lozan’ın tartışmaya açılmasında değirmene su taşınmasından başka bir şey değildi ve Türkiye’deki her milli güç odağının bulunduğu mevziden katkı sunmasıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıl dönümü münasebetiyle 24.07.2016’da yayımladığı mesajda, “Aradan geçen 93 yılda Avrupa’nın en büyük 6., dünyanın en büyük 17. ekonomisi haline gelen Türkiye Cumhuriyetini, 2023 hedeflerini gerçekleştirmekten, 2053 ve 2071 vizyonu doğrultusunda ilerlemekten hiçbir güç ve odak alıkoyamayacaktır. Bu düşüncelerle, Lozan Barış Antlaşması’nın 93. yıldönümünde, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, anlaşmanın mimarı olan tüm devlet adamlarımızı rahmetle anıyorum.” ifadelerine yer verilmesi (Bkz. http://www.tccb.gov.tr/basin-aciklamalari/365/49743/lozan-baris-antlasmasinin-93-yil-donumu.html ),Cumhuriyet rejimiyle sorunu olmadığını göstermiyor mu? O halde durup dururken daha iki ay önce rahmet okuduklarını ihanetle itham etmesi mümkün mü?

Tabiki değil! Tartışılan sadece Lozan mı? Sykes-Picot’da tartışılıyor. 1916’da imzalanan gizli Sykes-Picot anlaşması da yüzüncü yılına girerken bölge devletlerinde ayrılıkçı fay hatlarını tetikliyor. Suriye ve Irak bölünmenin eşiğinde. Amerika Türkiye’yi dışlayan bir oldubittiyle Musul’a çöreklenmek istiyor. Kuzey Irak Bölgesel Kürt yönetimini güçlerini Irak ordusuyla birlikte Musul’a sevk etmenin hazırlığında. Ancak bu konuda tam bir mutabakat sağlandığı söylenemez. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Musul Musulluların, Telafer Telaferlilerindir. Hiç kimsenin buralara gelip girmeye hakkı yok. Musul’un DAEŞ’ten kurtarılmasından sonra da burada sadece Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler kalmalıdır.” sözlerinin özellikle Amerikalıları hedeflediği bilinmeli.(Bkz. http://aa.com.tr/tr/gunun-basliklari/cumhurbaskani-erdogan-musul-musullularin-hic-kimsenin-buralara-girmeye-hakki-yok/657047 )

ABDli düşünce kuruluşları bunu biliyor olmalı. Çünkü Aralık 2015’te ABD’li küresel istihbarat, araştırma ve etkili düşünce kuruluşlarından Stratfor’un 2016 yılına dair tahminleri içeren raporunda, Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye hem IŞİD hem de özellikle Kürt güçleri nedeniyle operasyon yapabileceği ileri sürülmüş, Stratfor’un raporunda Türkiye’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da “İzlenmesi gereken en önemli oyuncu” olacağı vurgulanmış, Türkiye’nin 2016’da Suriye’nin kuzeyine askeri güç göndermesi, Irak ve Suriye’de DAEŞ’le mücadeleye girmesi öngörüsünde bulunulmuştu. Merkezi Irak hükümetinin üst akılı, Musul’un Türkiye yörüngesine oturmasını ve bölge halkının Türkiye nüfuzuna girmesini istemiyor. Bu üst akılın kim olduğu ABD öncülüğündeki koalisyonun IŞİD’e karşı yürüttüğü Doğal Kararlılık Operasyonu’nun Sözcüsü Albay Steve Warren’in, Irak güçlerinin Ramadi kentini IŞİD’den geri almasının ‘kaçınılmaz’ olduğunu belirterek, “Sona yaklaşıyoruz” demesinden anlaşılıyor. (Bkz. http://www.haber-sanliurfa.com/musul-savas-sebebi/ )

Türkiye Musul savaşına girmeli mi? Haydi girdi diyelim Musul IŞİD güçlerinden arındırıldıktan sonra kentin statüsü ne olacak ve kime devredilecek? ABD ve destekçisi koalisyon güçleri harıl harıl bahar aylarında başlatılacak nihai Musul harekâtına hazırlanıyor. Musul saldırısına katılma sözü veren tarafların anlaşamadıkları konu işte bu. Sorun Musul’un IŞİD’in elinden alınması değil, alındıktan sonra ne olacağı? Musul’un IŞİD güçlerinden arındırılması ve Musul alındıktan sonra kim tarafından ve nasıl kontrol edileceği tarafların anlaşamadıkları bir konu. Ancak geçtiğimiz yıl; Merkezi Bağdat hükümetinin Musul Valisi Esil Nuceyfi, “Türkiye’nin, Musul operasyonuna katılmaya karar verdiğini, Türkiye’nin operasyona askeri ve lojistik destek sunacağını, ayrıca silah ve cephane göndereceğini dile getirmişti.

Ancak bölgenin fotoğrafını iyi okuyamadığı tescillenen Amerika Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı James Clapper, Musul Valisi Esil Nuceyfi ile aynı görüşte olmadıklarını, Türkiye’nin IŞİD’le savaşta daha aktif rol üstleneceği konusunda iyimser düşünmediklerini açıklamıştı. Bölgedeki olayların seyrine ve aktörlerin pozisyonlarına bakıldığında, Musul savaşı öncesinde Türkiye ve İran anlaşmış olabilir. İran; Türkiye’nin Musul savaşına girmesini istemiyor. Musul peynirli fare tuzağı gibi. Türk ordusunun Suriye’de savaşa girmesini isteyenler şimdi Irak’ta Türk ordusunu görmek istiyor, Irak çöllerine Türk ordusunu gömmek istiyor. Çünkü petrollü Musul, peynirli fare kapanı gibi. Peynire uzanan kapana kısılacak. İran’ın teklifi Sünni Peşmerge güçlerinin değil Şii Türkmen kuvvetlerinin denetiminde bir Musul. PKK’ya bağlı Şengal Savunma Güçleri’nin İranla eş güdümlü Irak ordusuna ilhakı bence Türkiye’nin bu teklife hayır demediğini gösteriyor. Peynirli fare kapanı ise hazırlayanın elinde çoktan patladı bile! (Bkz. http://www.nokta32.com/haber-8687-musul-meselesinde-turkiye-iran-isbirligi.html )

Türkiye’nin Fırtına Kalkanı harekâtını en iyi okuyan isimlerden birisi PYD başkanı Salih Müslim. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Cerablus’a yönelik “Fırat Kalkanı” operasyonunu değerlendiren Müslim, askeri harekâtın “IŞİD ile mücadele” için olmadığını, “Çünkü gerçekler ortada. Türkiye, IŞİD hezimete uğradığı için Cerablus’a girdi. Yoksa Cerablus ile Rakka arasındaki koridor kapanacaktı. Türkiye bunu önlemek için bölgeye girdi” diyor. Cerablus-Rakka koridorunun halen açık olduğunu belirten Müslim, “IŞİD kıyafet değiştirdi, Nusra oldu, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) oldu” diyerek, örgüt mensuplarının Türkiye’ye girip çıkabildiklerini öne sürüyor. (Bkz. http://rudaw.net/turkish/middleeast/09092016 ) Türkiye devam eden Cerablus harekâtı ile rotasını çoktan açık etti.

Deyim yerindeyse ok yaydan çıktı. Cerablustan usul usul hedef Musul. Eski Musul Valisi ve Haşdi Vatani Komutanı Nuceyfi, “Musul halkı aynı modelin (Fırat Kalkanı Harekâtı) kendi kentleri için de uygulanmasını istiyor. Türkiye askeri olmasa da siyasi olarak her anlamda bölgede aktif olmalıdır.” sözleriyle Türk ordusunu Musul’a davet ediyor. (Bkz. http://aa.com.tr/tr/dunya/turkiye-cerablus-modelini-musulda-uygulamalidir/643118 ) Türkiye bu davete sıcak bakabilir ne de olsa Müslüman ülke, davete icabet sünnet kabul edilir. (Bkz. http://www.kafkassam.com/musula-turk-ordusu-avrupanin-turk-korkusu.html ) Lozan tartışılırken Suriye tartışılıyor Musul ve Kerkük tartışılıyor.

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

1 Yorum

  1. Sami Gören - -

    Türkiye milli çıkarları doğrultusunda hareket etmeli, bunda bir an bile tereddüt etmemelidir…
    Lozan tartışması gündem belirleme / saptırma amacına hizmet ediyor…
    Cumhurbaşkanımız Sayın R.T. Erdoğan’ın Lozan antlaşması ile ilgili açıklamaları –yorumsuz-;
    “Lozan’ı zafer olarak yutturulmaya çalıştılar” (29.09.2016);
    “Aziz Milletimizin inanç, cesaret ve fedakarlıkla elde ettiği zafer, Lozan antlaşmasıyla diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu antlaşma devletimizin tapusudur. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere, antlaşmanın mimarı olan devlet adamlarımızı rahmetle anıyorum”. (24 Temmuz 2016).
    “Lozan antlaşması Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesidir, temel vizyonudur.” (24 Temmuz 2015).
    “Bu antlaşma cephelerde elde ettiğimiz zaferlerin masabaşında da sürdürülmesiyle gerçekleştirilmiş bir başarı öyküsüdür.” (24 Temmuz 2014).
    “Lozan siyasi ve hukuki başarıdır.” (24 Temmuz 2013). “Lozan Türk Milleti’nin tescilidir. Türkiye’nin kurucu belgesidir.” (24 Temmuz 2007).

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir