KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Musul’da İngiliz Türk işbirliği ABD’ye karşı!

Musul’da İngiliz Türk işbirliği ABD’ye karşı!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 11 dk okuma süresi
340 1

Kıbrıs’ın elimizden çıkmasında Ulu Hakan (?) cennetmekân (Allah bilir) Abdülhamid’in ihmal ve öngörüsüzlüğünün neden olduğu unutulamaz. Tarihe tapanlar tarih yapanların kuklası olmaktan çıkamıyor maalesef. Kıbrıs Rumları İngiliz sömürgeciliğine başkaldırdığında hedefleri Enosis’i gerçekleştirmekti. Enosis; Birleşik Krallık idaresinde bulunan Kıbrıs adasının “Yunanistan’a bağlanması” idealiydi. EOKA ise Kıbrıs Rumlarının Enosis amacını gerçekleştirmeyi hızlandırmak için kurdukları silahlı örgüttü, ilk hedefleri adadaki İngiliz varlığıydı. İngilizler egemenliklerini hedef olmaktan çıkarmak için Türkleri ön plana sürdü. EOKAcı Rumları, Ada Türklerinden devşirdikleri güvenlik güçleriyle durdurmayı denediler ve Türk-Rum anlaşmazlığını körüklediler. Ada Türklerinin ilk kurduğu mukavemet örgütlerinin temeli İngiliz Koloni yönetiminin devşirdiği Türklere verilen askeri ve istihbarat eğitimlerine dayanır. Türkiye’nin Kıbrıs sorununa dâhil olması da İngilizlerin iteklemesiyle gerçekleşmişti.

Şimdi benzer bir durum Musul’da yaşanıyor. Sykes-Picot anlaşmasıyla İngiltere’nin sahiplendiği Irak topraklarındaki Türk hâkimiyetinin yasal bir statüye kavuşturulması hiçbir zaman mümkün olmadı. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Musul’u İngilizlere bırakmamak için İngiliz oyun ve taktiklerine karşı koymaya çalışmış; ancak sonuçta bölgeyi 1926 yılında yapılan Ankara Antlaşması’yla İngiliz mandasındaki Irak’a bırakmak zorunda kalmıştı. Şehir efsanelerinin aksine Türkiye’nin Musul üzerindeki hakkı, 5 Haziran 1926 tarihinde Ankara’da antlaşma imzalanan 7 Haziran 1926 tarihinde TBMM’de onaylanarak kabul edilen anlaşma metnindeki; “Her iki ülke arasında ortak çıkarlar sahasını genişletmek maksadıyla, Irak Hükûmeti bu antlaşmanın yürürlüğe konulması gününden itibaren 25 sene müddetle, 14 Mart 1925 tarihli İmtiyaz Mukavelenamesi’nin 30. maddesi mucebince “Turkish Petroleum Kumpanyası”ndan, petrol ihraç edebilecek olan şirketlerden veya şahıslardan, teşkil edilecek olan muavin şirketlerden sağlanan gelirlerin %10’unu Türkiye Hükümeti’ne ödeyecektir.” maddesinden öte geçmez.

Sadece Irak’ta değil Ortadoğu’da egemenliğini ABD’ye terk etmek zorunda kalan İngiltere, Irak’ta kaybettiklerini kazanmak peşinde. Uzun bacaklı sarı çıyanların çıkarları sığır çobanlarının çıkarlarıyla çatışıyor. Amerikalılar kâbus gibi çöktükleri Ortadoğu coğrafyasında İngilizleri unutmuş gözüküyor. Türkleri de Irak’ta görmek istemiyor. Nitekim Independent’de Kim Sengupta’nın belirttiği gibi; ne ABD ne de Irak Musul’un IŞİD’den kurtarılmasında Türkiye’nin rol oynamasını istemiyor. Ancak İngilizler ABD’ye rağmen bölgedeki askeri varlıklarını artırmanın bir yolunu bulmuş. İngiliz basınında yer alan haberlere göre İngiltere hükümeti, Musul operasyonuna katılmak üzere Irak Kürdistan Bölgesi’ne 250 asker daha gönderiyor. Söz konusu askerler Erbil’de konuşlandırılacak. İngiliz askerler, Musul operasyonuna katılacak Peşmerge Güçleri’ni eğitmek ve danışmanlık yapmak üzere gönderilecek. İngiliz askerler, Peşmerge Güçleri’ni, patlayıcı ve mayınları etkisizleştirme ile savaşta yaralıların nasıl tedavi edileceği konularında eğitecek. Kürdistan Bölgesi’nde, IŞİD ile mücadele kapsamında ABD, İngiltere, Fransa, Almanya İtalya ve Macaristan’a bağlı askeri birlikler mevcut ve Irak topraklarında 63 ülkenin askeri üssü bulunuyor. (Bkz. http://www.basnews.com/index.php/tr/news/kurdistan/303688 )

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani’nin, “Musul’un IŞİD’ten kurtarılmasından sonra iktidar paylaşımına ilişkin anlaşmanın kilit bir konu olduğunu” belirterek “Musul’un askeri olmaktan çok siyasi bir mesele olduğunu böyle bir mutabakatın şimdiden sağlanması gerektiğini” söylemesine dikkat edilmeli. Çünkü Irak’taki 63 ülkenin askeri üssünden rahatsız olmayan Bağdat yönetiminin, Başika ve diğer kamplardaki Türk askeri varlığını hedef almasının arka planında; ABD’nin, Türk askerinden duyduğu ‘rahatsızlık’ mevcut. Daha öncede belirttiğim gibi; Hain darbe girişimin Cumhurbaşkanı ve mevcut hükümeti düşürmeye yönelik olduğu kesin. Ama kesin olan başka bir şeyde daha var. Şeyh Said isyanıyla Musul ve Kerkük’ün elimizden nasıl çıktığını hatırlayalım. Unutmayalım ki CIA-NATO-Gladyo ve FETÖ darbe kalkışması Musul ve Kerkük’ün Türkiye’nin eline geçmemesi için yapıldı. Ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler.

Fetöcü ve Amerikancı hainler verdikleri talimatla Musul yakınlarında bulunan TSK nın Başika üssünü boşaltma emrini verdi. Şuan Başika ve diğer Kuzey Irakta ki kamplarda hem asker yok hem de silah yok! Bu darbe girişimi Türkiye’nin yeni dış politikası ile yakından ilgilidir. Rusya ve İsrail ile pürüzleri gideren Türkiye Suriye ve Mısır ile sorunlarını çözme aşamasına gelmişti. Türkiye’nin desteği olmadan Musul operasyonu mümkün değildi ve Türkiye kendi çıkarlarına ters düşen ABD taleplerinin hiç birine sıcak bakmadı. ABD nin Ortadoğu politikasının başarısı Türkiye’deki mevcut yönetimin görevden uzaklaştırılmasına endekslenince darbe için düğmeye basıldı. Nitekim büyük Ortadoğu projesinin haritasını çizen emekli Albay Ralp Peters’ın Fethullahçı Amerikancı terör örgütünün darbe kalkışmasına verdiği tepki ABDnin darbeye verdiği desteği gösteriyor. (Bkz. http://www.kafkassam.com/cia-nato-gladyo-feto-darbe-girisiminin-arka-plani.html )

Ankara Anlaşmasıyla Türkiye’nin Musul haklarının üstüne soğuk su içmesini sağlayan İngiltere’nin Amerika’nın bölgeye yerleşmesinden sonra avuçlarını yaladığını unutmayın. Şimdi üstü örtülü şekilde Türkiye ile işbirliğine giderek pastadan pay alma sevdasında. İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson’un Türkiye ziyaretinde Musul gündem gelmedi mi sanıyorsunuz? Daha dün Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, İngiltere Dışişleri Bakanı Johnson ile yaptığı telefon görüşmesinde Başika başta olmak üzere Irak bağlamındaki güncel konularda görüş alışverişinde bulunulması, Boris Johnson’un Türkiye temaslarında sağlanan mutabakatın teyit edilmesinden başka bir şey olmadığı anlaşılıyor. (Bkz.
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/20161009/1025205792/cavusoglu-johnson-basika.html )

İngiltere’nin başkenti Londra’da yaşayan Musulluların, Irak’ın Musul kentinin terör örgütü DAEŞ’ten temizlenmesi yönünde verilen desteğe teşekkür etmek için Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği önünde toplanmasını lütfen böyle değerlendirin. Grubun organizatörü ve Musul’a özgürlük için İngiltere’de çeşitli eylemler düzenleyen Rabee El Hafidh’in AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin Musul’daki krize müdahale isteğini desteklemek için buradayız. Türkiye’nin Musul’a desteği çok önemli.” demesi bu desteğin alenileşmesinden başka bir şey değil. (Bkz. http://www.turkiyehabermerkezi.com/dunya/tek-umutlari-turkiye-h57220.html )

Rabee El Hafidh kim? Londra merkezli Müslüman Düşünürler Forumu Türk-Arap İlişkileri Birimi başkanı.55 yaşında. İngiltere’de 7 Littleover Caddesi, Hall Green, Birmingham, West Midlands, B28 9HR dairesinde ikamet ediyor. Birmingham Birleşik Krallık içinde; İngiltere’nin West Midlands (Batı Ülkeiçi) bölgesinde bir “metropolitan borough” statülü büyükşehir. Rabee El Hafidh daha düne kadar bölge politikasında Türkiye’yi tepeden inmecilikle suçluyordu ve diyordu ki; “Iraktaki muhtelif olayları “bölgedeki iki sisteminin birbiriyle çatışması” olarak adlandırıp, bu başlık altında değerlendirilebiliriz. Bu iki sistemden ilki, “devlet yönlü yaklaşım” ya da “tepeden inmecilik”tir. Domino etkisiyle bölge ülkelerinin çökmesinin ardından, Türkiye bu yaklaşımın son etkin temsilcisidir. Dünden bugüne ve de yarın Türk siyasi entitesi, bu yaklaşım sayesinde sürdürülmüştür ve sürdürülecektir. Bu kimin iktidarda olduğundan bağımsız bir durum; çünkü tarihsel olarak yöneten çoğunluğun zihniyeti, Türk siyasi sınıfının soy ağacını oluşturuyor. Bu siyasi sınıf, resmî devlet kurumlarını benimser. Bu sınıfın ulusal güvenlik stratejisi, ülkenin etrafını kendisine benzer yapı ve doğaya sahip rejimlerle çevreleme ilkesi üzerine kurulmuştur.” (Bkz. Rabee al HAFIDH /2014 Temmuz/ http://www.analistdergisi.com/sayi/2014/07/irak-taki-olaylar ) Hazrete sormak lazım; başına taş mı düştü? Bir gecede nasıl oldu da Türkiye’ye teşekkür etme noktasına geldin? Hani Türkiye tepeden inmeciydi? Yoksa sahibin mi böyle istiyor?

Rabee El Hafidh’ın makalesinin yayımlandığı Analist; Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK)’nun yayın organı. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumunun kurucu başkanlığını 2004-2010 arası yürüten isim, Hükümet politikalarına muhalif görüşleri nedeniyle, 26.12.2015 tarihinde paralel devlet yapılanması gerekçe gösterilerek yapılan bir operasyon kapsamında Çanakkale’de gözaltına alınan, 30.12.2015 tarihinde ise serbest bırakılan ve “Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)” davası kapsamında gözaltına alınan Laçiner, kardeşi Yrd. Doç. Dr. Vedat Laçiner’in de aralarında bulunduğu 7 akademisyenle birlikte 23 Temmuz 2016 tarihinde tutuklanan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) rektörlüğü yapmış Prof Dr. Sedat Laçiner.

Ömür Çelikdönmez
Twitter: @oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

1 Yorum

  1. Rifat Akkanat - -

    azının diğer taraflarına bir diyeceğim yok. Lâkin giriş kısmı hem çirkin, hem de edepsizlikten başka bir şey değil. 2016 yılının rahatlığı içerisinde sıcak koltuklara kurulup işkembeden Sultan 2. Abdülhamit Han’a saydırmak kolay tabii. Nasıl olsa kendini savunacak değil. Hem siz sözümona muharrirsiniz ya!

    Bir de, ecdadına muhabbet duyanları “tarihe tapanlar” olarak yaftalayıp aklı sıra önlerini kesmek, gelebilecek tepkileri bertaraf etmek gayreti… Kardeşim, yazı mı yazacaksın, otur edebinle, kimseye çamur atmadan yaz. Böyle yapıca güya “objektif” mi oluyorsun? Ecdadını tahkir edince popülariten mi artıyor? Herkes haddini bilsin!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir