KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Rusya: Modern Faşizmin Ya da ‘Mişka’nın Dönüşü

Rusya: Modern Faşizmin Ya da ‘Mişka’nın Dönüşü

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 8 dk okuma süresi
328 0

Rusya: Modern Faşizmin Ya da ‘Mişka’nın Dönüşü
mse

Türkiye’yi, Osmanlı üzerinden tehdit eden Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova’nın İzvestiya gazetesine verdiği röportajda kullandığı “hiç birimiz masum değiliz” türünden şu ifadesi dikkatlerden kaçmamış olmalı: “Biz de ideal değiliz ama uluslararası toplumu endişelendiren konularda çalışmaya hazırız. Bunlara karşı nerede durduğumuzu açıklıyoruz. Bunun için de yasal yöntemler kullanıp yapıcı bir rol oynuyoruz.”
Peki, durum gerçekten Zaharova’nın dediği gibi mi? Rusya uluslararası toplumu endişelendiren konularda çalışmaya hazır mı? Yoksa Rusya bu endişenin başlı başına kaynaklarından biri mi? Rusya bugüne kadar ne tür yapıcı adımlar attı? Aslında Rusya’nın “yapıcı rol”den anladığı ne?

İsterseniz hemen son iki sorudan hareketle bu suallere cevap vermeye başlayalım. Rusya’nın yapıcı rolden anladığı tek şey “radikal çözüm”dür. Bu yöntemde kullandıkları en temel araç ise, yine en iyi bildiği ve tarihsel olarak ispatlanmış olan “kaba güç”tür. Örnek mi? Çeçen sorununu çözüm şekli, 2008 Rusya-Gürcistan savaşı ve son olarak da Kırım’ın gaspı ve Doğu Ukrayna üzerindeki girişimleri. Daha evvelki uygulamalarını burada tek tek sıralamaya bile gerek yok.

Son olarak, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un İsveç’in NATO bünyesine dahil olması durumunda ne tür “yapıcı adımlar” atacağını da yine basından öğrenmiş bulunuyoruz. Lavrov, İsveç’in NATO’ya katılmasını, NATO’nun Rusya sınırlarına yakınlaşma hamlesi olarak değerlendiriyor ve bunun için gerekli askeri önlemleri alacaklarını çok net bir şekilde ifade ediyor.

Evet, Rusya sadece Türkiye açısından değil, başta yakın çevresi olmak üzere tüm dünya açısından bir tehdit. Bekası ve çıkarlarını koruma noktasında gerekirse nükleer silahı ilk kullanmaktan çekinmeyeceğini ve yeni uluslararası sistemin kaba güce (sahip olunan askeri güce) bağlı olarak inşa edileceğini söyleyen bir ülke için Zaharova’nın çok daha fazla ikna çalışması yapması gerekiyor.

“Mişka” O Kadar Masum mu?

Rusya’nın sembolü olan hayvanı görmeniz de aslında yeni dönem Rus dış politikasının hedeflerini anlamanız açısından fazlasıyla yeterli olacaktır. Burada, sakın ola çift başlı kartal sizi yanıltmasın. Çünkü, onu kastetmiyorum. Kastettiğim figür, Çarlık Rusya’sı ve SSCB döneminde ön plana çıkan “Mişka” adını verdikleri “ayı”. Ruslar ayı sembolünü her ne kadar “kahramanlık” olarak nitelendirse de, bu bile kendilerinin dünyadan “algı boyutuyla “ne kadar kopuk olduklarını ya da “ayrı düştüklerini” göstermesi açısından önemli. Zannedersiniz ki dünyaya ayı diye takdim ettikleri şey bir “panda”…

Nitekim bunun böyle olmadığını, bu ayı sembolünün ne anlama geldiğini en başta yakın çevresi olmak üzere eski Çarlık ve SSCB alanı gayet iyi biliyor. Onların temel endişesi, bu sembole sahip olan “Yeni Rusya”nın eski alana dönüş çabaları ve bölgenin bağımsızlıklarının 25. yılında duydukları derin beka sorunu.

Bölge çok net bir şekilde, Avrasya bazlı “Büyük Oyun”da yeni bir aşamaya girildiğinin ve son yıllarda Kuzey Afrika-Ortadoğu merkezli devam eden güç mücadelesinin “Baltık-Karadeniz-Hazar” hattı üzerinden Kafkasya-Orta Asya’ya doğru kaydığının farkında. Bununla ilgili somut işaretler uzunca bir süredir Afganistan’dan Türkmenistan sınırlarına yönelik “çakma IŞİD saldırıları” ile verilmekteydi.

Son işaret ise Kafkasya’dan, Azerbaycan-Ermenistan savaşı ile verilmişti. Türkmenistan’ın bu savaşta daha ilk andan itibaren Azerbaycan’ın yanında duruşu, bölgedeki savaşların ne anlama geldiği ve bu durumda Türkmenistan’ın nasıl bir tercih içinde bulunacağına yönelik içerdiği mesaj itibarıyla önemliydi. Aynı şekilde Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in çıkışı da, bölgedeki tehdit algısına yönelik bir başka tepki olarak değerlendirilmekte gecikmedi. Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev’in son açıklamasını da, atılan bu son adımlardan bağımsız düşünmemek gerekir.

Orta Asya’da “Hibrit Savaşlar” mı?

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev’in İkinci Dünya savaşı kurbanlarını anma törenleri kapsamında 9 Mayıs’ta Bişkek’te yaptığı açıklama oldukça önemli. Rusya’da yeni modern faşizmin boy göstermeye başladığı tespitinde bulunan Kırgız lider: “Biz 71 sene önce Alman faşizmine hep birlikte karşı koymuştuk. Şimdi ise Rusya’da baş kaldıran yeni modern faşizm bizi rahatsız etmeye başladı” diyor.

Açıklama bununla sınırlı değil. Devamında Atambayev aynen şöyle diyor: “Savaş yıllarında Rusya’dan yüz binlerce kaçak Kırgızistan’a yerleşti. Kırgız aileleri son ekmek dilimlerini bile onlar ile paylaşmıştı. Sonra bu insanlar Kırgızistan vatandaşları oldular. Ülkemize birçok mülteci geliyor. Ben bugün, Rusya vatandaşlarında baş gösteren modern faşistliğin kötülüğü hakkında uyarıda bulunuyorum.”

Rusya’nın son dönemde, özellikle de Gürcistan ve Ukrayna-Kırım krizlerinde Rus etnik varlığını ya da öncesinden pasaport dağıtarak vatandaş yaptığı “sonradan Rusları” gerekçe göstererek gerçekleştirdiği askeri müdahaleleri hatırladığımızda, Atambayev’in bu endişesinin ve “siteminin” hiç de haksız olmadığını görebiliyoruz.

Diğer taraftan, bu “uyarıyı” yapma zorunluluğu ile karşı karşıya kalan Atambayev’in, 24 Kasım uçak krizinde Rusya’nın yanında yer aldığını ve bunun Türkiye açısından derin bir hayal kırıklığına yol açmış olduğunu da hatırlıyoruz. Atambayev’in geç de olsa “Mişka’nın dönüşünü” görebilmiş olması elbette önemli. Esas olan da bu…

Atambayev’in bu son dakika çıkışında Kazakistan’da toprak reformu dolayısıyla başlayan protestoların da etkili olduğu anlaşılıyor. Kazakistan’daki olayların “Ukrayna Senaryosu”nun bir tekrarı olduğu şeklinde uyarıda bulunan Nazarbayev’in Kazak halkını uyarması bu açıdan önemli. Atambayev biliyor ki, Kazakistan düşer ise, başta Kırgızistan olmak üzere tüm bölge düşer. O yüzden kendisi dahil olmak üzere, tüm bölge Rusya’nın gerçekten ne kadar güvenilir bir müttefik olduğunu yüksek sesle sorgulamaya başlamış durumda.

Bu noktada tekrar Zaharova’ya gelince… Evet, Rusya’nın ne tür yapıcı adımlar attığı ortada ve başta yakın çevresi olmak üzere, tüm bölge kendilerine fazlasıyla müteşekkir(!).
Prof.Dr.Mehmet Seyfettin EROL

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir