KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Sınırlar Neden Değişiyor?

Sınırlar Neden Değişiyor?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
324 0

Sınırlar Neden Değişiyor?
Sıcak çatışmanın var olduğu ve bu çatışma şartlarının da devletlerarası hukukun dışında şekillenmesinin müsait olduğu bir durumda siyasi mesajların da çatışma alanında güç gösteri ile verildiği, barış zamanındaki diplomatik mesajların da giderek anlamsızlaştığı yeni bir dönemden geçtiğimiz anlaşılıyor. Çatışma, askeri güç kullanımı (daha doğrusu iş düzenli askeri birliklerin kullanılmasını aşmış durumdadır ve bu tabir artık her türlü silahlı güç kullanımı olarak değişmiştir) siyasetin bittiği yerde siyasi amaca ulaşmak için güç kullanılması olarak bilinirdi. Ancak iş biraz silahlı gücün etkinliği kadar siyaset yapmaya evrilmiştir. Siyasi hedeflere ulaşmak için milli askeri güç kullanılması da artık yerini orijini çok fark etmeyen paralı silahlı grupların kullanılmasına devretmiştir. Güç sahibi tarafların silahlı çatışma biçimleri tarihi bir değişiklik geçirmektedir. Savaş yapma biçiminin değişmesi eski askeri doktrinlerin de geçerliliğini zayıflatmıştır. Kimin kiminle savaştığı, savaşın siyasi hedefleri de bir o kadar belirsizleşmiştir. Dünyanın gariban bir ülkesindeki iç savaş, dünyanın güçlerinin içinden çıkamadığı bir sürünceme içinde uluslar arası bir çıkar çatışmasına dönüşmüştür. Ama uluslar arası otoriteler ki en başında BM gelmektedir, problemin ne olduğu ve nasıl çözüleceği ile ilgili seyirci pozisyonunda kendine ne zaman rol düşeceğini beklemektedir. BM’nin sahaya inmeye başladığını gördüğümüzde çözümün yakın olduğunu tahmin edebiliriz. Ancak mevcut durumda böyle bir işaret görünmemektedir. Yukarıda bahsettiğimiz Suriye iç savaşı neden Libya iç savaşı gibi harlayıp sönmemiştir. Neden senelerdir sürüp gitmektedir. Neden dünyanın süper güçleri içine dâhil oldukları bu iç savaşı kontrollü biçimde sürdürmektedirler. Bu işin bu kadar uzun bir süredir devam edegelmesi bu iç savaşın kısa sürede bir sonuç alınmasının istenmesinden ziyade bir süreç olmasının istenmesine bağlanabilir mi acaba? Sürecin amacı da tarafları ayrıştırmak, tutundurmak ve başka uzun soluklu yeni bir sürece hazırlamak olabilir mi? Fikir yürütmek hep sorularla yapılıyor zira kimsenin yaptığıyla söylediği birbirini tutmuyor. Bu bilişsel tutarsızlığın önemli bir gerekçesi muhtemelen büyük güçlerin siyasi hedeflerinin bölge halkları hatta bu işler için kullandıkları paralı unsurların ait oldukları grupların bile beklentileriyle uyuşmaması olabilir. Açıkça söylemek gerekirse şu an birbiriyle çatışan yerel tarafların yaptıklarının vardığı sonuç onları hiçte istemedikleri bir noktaya götürebilir.
2003 yılında Irak’a yapılan askeri operasyonun ve devletin yıkılmasının söylendiğinin aksine kimseye özgürlük ve refah getirmediğini biliyoruz. Gerekçe olarak öne sürülen nükleer vb. cehennem silahlarının Irak’ta hiç bulunamadığını da biliyoruz. Yani o savaşın devletin sebepsiz yere yerle bir edildiğini biliyoruz ama kimse neden bu iş oldu anlamlı bir cevap veremiyor. Son yıllarda yaşadıklarımızın da anlamlı bir bütünlüğü yok. Nedenlere anlamlı bir cevap vermek şimdilik mümkün değil. Tarihin önceki dönemlerinde hiç olmadığı kadar 20’nci yüzyılda ortaya çıkan güç asimetrisi devletlerarasındaki ilişkileri ve güçsüz devletlerin akıbeti, tamamen askeri ve ekonomik gücü elinde bulunduran devletlerin insiyatifine ve hatta soğuk savaşın sonuyla birlikte de rekabetin ortadan kalkmasıyla da sadece planlamalarına kalmış görünmektedir. Büyük güçlerin özenli veya özensiz planlamalarına dayalı değişim hareketleri odak coğrafyadaki değişme direnen düzenlerin, toplumların insanların felaketleri olarak tecelli etmeye başlamıştır. Dönemin büyük güçleri ve diğerleri arasındaki dini, etnik ve siyasi düşünce farklılıkları yaşanan trajedilerin gerekçelerini bu farklılıklara dayandırılmasına zemin hazırlamış ve günümüzde ortaya çıkmış radikal tepki gruplarının temel hareket noktaları olmuştur. Muhtemeldir ki bu türedeki siyasal ve silahlı çatışma ve dünyanın düzenini değiştirme hareketleri gelecek dönemde radikal tepkilerin artarak devam etmesinin temel gerekçesi olacaktır. Bu kargaşa durumu aynı zamanda bu bölgelerin ekonomik, askeri ve bilimsel gelişme ihtimallerinin ve bu alanlardaki dünya rekabet sahnesine çıkmalarını da bir hayale dönüştürecektir. Özetle ekonomik ve askeri açıdan zayıf toplumlar güçlü olanların kendileri hakkında planladıklarına uymaya tarihin önceki dönemlerine göre daha çok zorlanmaktadırlar. Suriye’de bu zorlama hareketi içinde yerel müttefik te kendiliğin talip olmuş, elinden geldiği kadar demografik değişiklik sağlamıştır. Ama bu yerel güç de zayıf da olsa bölgenin bir unsurudur. Yani oda gemidedir.
Başat güçlerin bölgede değişimle birlikte ne istediği açık edilmemiştir. On sene öncesinde bölgede sınırlar değişmeli denirken, bu sınırların yapay olduğunu bilinmesine rağmen neden değişmesi gerektiği kimse tarafından anlaşılamamıştır. Ama sınırlar kalıcı olarak değişmeye başlamıştır. Yerel unsurları birbirleri ile çatıştırarak istenen amaca ulaşılamayınca başat güçler bölgede bayrak gösterir olmuşlardır. Başat güçlerin kendi milli askeri unsurlarını operasyon sahasında doğrudan kullanmalarının son Irak ve Afganistan seferinde kamuoyunda yarattığı olumsuz tepki ve ekonomik maliyeti bu tür harekât biçiminin değiştirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Günümüzde yaşanan bu kargaşa tipi çatışmanın açıklaması biraz da bu yeni savaşma biçiminin yeni yeni doktrininin hazırlandığını, hatta yaparak yazıldığını düşündürmektedir. Salt yerel paralı unsurların kullanılması yetersiz kalmış, milli askeri unsurlarla takviye desteklenmesine geçilmiştir. PKK/PYD’nin Suriye’de askeri malzeme ve askeri birliklerle desteklenmesi bunu göstermektedir.
Asıl cevaplanamayan soru sınırların neden değiştiği ve PKK/PYD‘ye coğrafik bir bölgede neden hükümranlık hakkı sağlandığıdır. Her değişim mevcut denge içindeki güçler tarafından tepkiyle karşılaşır. Bölgedeki PKK/PYD lehine değişim kimin aleyhine gerçekleşmektedir. Türkiye’de bu durum ciddi biçimde tedirginlik yaratırken aslında bu değişim Suriye de yaşayanlara karşı gerçekleşmektedir. Sözde kanton toprakları gerçekte Suriye’de yaşayan insanların topraklarıdır. PKK/PYD lilerin bu uzun süren iç savaş sürecinde hazırlandıkları durum zannımızca DEAŞ’ı yenmek vs. değil bu coğrafik bölgeyi sahiplerine karşı savunmak isteseler de istemeseler de sonuçta Arap-İsrail çatışmasının kopyasını burada hazırlanmak olabilir. Bu süreç sanılanın aksine Türkiye PKK çatışmasından çok bölgenin yerel unsuru olan Araplarla PKK çatışmasının yaklaşmasıdır özünde. Bu çatışmanın şiddetlenmesi aynı zamanda Arapların İsrail’in üzerindeki gerilimini azaltması ve Filistin barışının sağlanması potansiyelini içinde barındırmaktadır.
Doç.Dr . Murteza HASANOĞLU

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir