KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Suriye Bizden Ne Kadar Uzak

Suriye Bizden Ne Kadar Uzak

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 18 dk okuma süresi
333 0

Suriyeliler hakkında sosyal medyada ve fısıltı gazetelerinde yalan yanlış hiçbir belgeye dayanmayan bir çok bilgiye rastlıyoruz.

Sosyal meseleler hakkında bir hükme varmak için eskilerin “efradını cami ağyarını mani” dedikleri şekilde,

1-ilk olarak yanlış bilgileri ayıklayarak doğru bilgi toplamak,

2-bilgileri analiz ederek meseleyi tanımlamak,

3- bilgileri kavramsal derinliğe oturtarak anlamak,

4- belli bir değer yargısı içinde anlamlandırmak gerekir.

Suriye’nin tarihi, coğrafi ve kültürel olarak ülkemizin neresinde yer almakta olduğunu bilmez anlamaz ve anlamlandırmazsak Suriye veya ülkemizdeki Suriyeliler hakkında “efradını cami ağyarını mani” bir analiz yapmadan zihin konforu ile ezber çıkarımlarla yaptığımız değerlendirmeler ve hükümler yanlış ve haksız olur.

Mesela; Çanakkale şehitliğini dikkatlice gezmiş olsak Şam, Halep, Hama ve Humus doğumlu bir çok şehidin mezar taşına rastlayacağız ki Birinci Cihan Harbinde tek cephe de Çanakkale değildi. Çanakkale Savaşında başta Şam, Halep, Hama ve Humus olmak üzere Suriye’nin muhtelif vilayetlerinden gelip vatan savunmasına katılanlardan 10 bin civarında şehit olduğunu düşünürsek Suriye’nin bizim için ne anlama geldiği hakkında bir fikir sahibi olabiliriz. 10 bin civarında şehidin anlamı 100 yıl önce Suriyelilerin dedelerinin hepsinin bu büyük vatanın şerefli evlatları olması demektir

Birileri Arap ihanetinden bahsedecektir ki özellikle Suriye ve Irak topraklarında Osmanlıya karşı bir avuç aydın ve subay hariç ciddi bir ihanet söz konusu olmamıştır. Fransa ve İngiltere hatta kısmen Rus Çarlığı’nın Sykes- Picot düzeni ile düz çizgi hudutları çizerek “öz ülke”mizi parçalayıp bizi birbirimizden ayırdığı topraklardan biridir Suriye… Nüfusu genel olarak Arap, Türk ve Kürtlerden oluşmaktadır. Bunun yanında bugün Suriye Devleti sınırları içinde yatay olarak yer alan Azez-Cerablus hattından Deyr-i Zor’a ve dikey olarak İskenderun’dan Halep’e kadar uzanan topraklar olmazsa olmaz olarak addedilen Misak-i Milli sınırlarımız içinde yer almaktaydı.

Coğrafi olarak baktığımızda güneyde Hatay’ın güney ucunda Akdeniz’den başlayıp Gaziantep, Kilis, Urfa, Mardin, Şırnak Cizreye kadar uzayan sınırımız ile en uzun sınıra sahip olduğumuz ülkedir Suriye…

Tarihi ve coğrafi yakınlığın; islamın ve etnik akrabalığın belirleyici olduğu kültür benzerliğinin çerçevesinde iki ülke insanının farklılıklarından çok daha fazla ayniliklerinin ve ruh ve beden kardeşliklerinin iç içe olduğu aşikardır.

Esed kafasının ve 100 yıllık sömürgeci oyunlarının sebep olduğu iç savaşta mağdur olan sivil halkın elbette ilk sığınacağı yer tabii ki Türkiye’dir. Kafkaslardan, Balkanlardan, Kırım’dan Kerkük’ten Orta Asya’dan yaşama, inanma gibi temel hakları tehdit altında olan herkese kucak açmış Ana-Dolu da denilen bu topraklar bugün de en temel insan hakkı olan yaşama hakkı tehdit altında olan Suriyeli insanlara kucak açacaktır.

Bugün Suriye’de yaşanan tarihte görülmemiş şekilde karmaşık bir iç savaştır. Burada yatacaklarına savaşsınlar denilen bu insanlara savaşsınlar demek kolay ama öncelikle kimle savaşsın sorusuna cevap vermek gerekir. Bu iç savaşı Çanakkale veya İstiklal Harbi ile kıyaslamak ne kadar doğru olacağı şüphelidir.Bir yabancı ülke tarafından bir işgal olsa savaşsınlar demek kolay olurdu. Bir yanda modern teçhizatlı, uçaklı, tanklı, kimyasal silahlı resmi devlet görüntüsündeki Esed’in ordusu, diğer yandan DAEŞ diye ne menem bir şey olduğu bilinmeyen kuralsız kaidesiz bir terör örgütü, diğer taraftan Amerika’nın tahkim ettiği PKK-YPG güçleri, bir de Türkiye’nin desteklediği ÖSO kuvvetleri…Savaşsınlar demek kolay…Yine de Türkiye’nin desteklediği ÖSO kuvvetleri ile savaşsınlar denilebilir ama bu defa da ne ile savaşsın sorusu var. Silahı nereden bulacak? Tanka, uçağa, füzeye karşı sapan taşı ile mi savaşacak? Bununla birlikte bizimle hareket eden ÖSO sadece bizim yardımımızla silahlanabiliyor ve zaten onlar da bizimle beraber savaşıyorlar. Türk askeri Suriye’de tek başına savaşmamakta sayıları onbinlerce ÖSO askeri ile birlikte Türk askeri DAEŞ ve PKK-YPG’ye karşı mücadele vermektedir. Bu mücadele sırasında 70 kadar Türk askeri 500 kadar da Suriyeli ÖSO askeri şehit verilmiş ve yine 400 kadar Türk askeri yaralanırken 2000 kadar da ÖSO askeri yaralanmıştır. Ülkemizde yaşayan 3,2 milyon Suriyeli’nin yüzde 44’ünün 18 yaş altındaki çocuk ve gençlerden, yüzde 75’ten fazlasının ise özel koruma ihtiyacı içinde bulunan çocuk ve kadınlardan oluşuyor. Okul çağında (6-17) olan Suriyeli çocuk sayısı 903 bin… Bu kadar çocuk ve kadının yanında onların başında elbette erkek de bulunacak. Yoksa yabancı bir ülkede kimsesiz korumasız çocuk ve kadın bırakmak ne kadar doğru… Yine, ülkemizdeki nüfusun yaklaşık yüzde 4’ü kadar bir sayıya sahip olan Suriyelilerin İçişleri Bakanlığı istatistiklerine göre kayıtlı suç oranı yüzde 1.32 ise üstelik bu suçların muhatabı da yine Suriyelilerse ve bu oran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının işlediği suç oranına göre çok düşük ise medyada, sosyal medyada veya fısıltı gazetelerindeki haberlere göre çıkarılan sonuçların ya yalan ya da abartma olduğu kesindir.

Yardımsever halkımızdan toplanan paralarla sivil yardım örgütleri değişik yardımları saymazsak devletin Suriyelilere verilen para yine sosyal medyada ve fısıltı gazetelerinde denildiği gibi 1.300 TL değil yardım kartlarına yüklenen 100TL kadardır. Ama, bazı insanlar bilgi öğrenmek için zahmet çekmeyi akıllarından geçirmeyip dedikodularla bu insanlara haksız şekilde saldırmaktalar.

Bütün bu bilgiler gösteriyor ki sosyal medyada münferid olayların genelmiş gibi öne çıkarılması hatta hiç olmamış olayların saptırılarak olmuş gibi gösterilmesi de bizim algımızı yanlış bir şekilde yönlendiriyor.

“Kızıl elma” ülküsü “ila-yı kelimetullah” ülküsüne dönüşerek Ötüken’den Anadolu’ya akan bir millete yüklenmiş ilahi misyonun sahipleri olan bu millet istese de bu misyondan kaçamaz. Kaçmaya kalkarsa hiç şüphesiz haçlı zihniyeti tarafından Anadolu’dan atılarak buraya gelmiş olduğu Ötüken’e sürülmeye çalışılacaktır.

Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Filistinde, Katar’da, Bosna’da, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da vs islam beldelerinde açılan savaşın ilk hedefi kesinlikle Türkiye’dir ve vatan savunması bu saatten sonra Türkiye sınırları dışında yapılmak zorundadır.

Tabii ki Türkiye hükümeti de tecrübesiyle her türlü provokasyonları önleyecek ve halkının yanlış bile olsa kaygılarını giderecek bir şekilde daha iyi politikalar üretmesi gerekir.

Ufuk Doruk

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir