KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Yaptırımların kaldırılmasının Kafkaslardan Ortadoğu’ya etkisi ne olur

Yaptırımların kaldırılmasının Kafkaslardan Ortadoğu’ya etkisi ne olur

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 12 dk okuma süresi
342 0

Yaptırımların kaldırılmasının Kafkaslardan Ortadoğu’ya etkisi ne olur?

İran’ın 2015 Temmuzda imzalanan nükleer anlaşmanın tüm gereklerini yerine getirmesi üzerine ABD ve Avrupa Birliği’nin Tahran’a yönelik ekonomik yaptırımları kaldırmasıyla Kafkaslardan Ortadoğu’ya uzanan yeni bir siyasi ve ekonomik sürecin başlaması söz konusu. Çünkü bu yeni süreç, dünya enerji piyasasını alt üst edebilecek İran doğalgaz ve petrol ihracının önünü açıyor. Jeostratejik enerji kaynağı doğalgaz ve petrolün yaşadığımız coğrafyayı nasıl şekillendirdiğine bir kez daha tanıklık edeceğiz. Jeostratejik enerji kaynağı petrol Osmanlı İmparatorluğunun tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştu. Bu yeni süreçte kim tarih sahnesine tutunabilecek kim tarih sahnesinden silinecek hep birlikte görebileceğiz.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, İran’ın Temmuz ayında yapılan nükleer anlaşmanın bütün taahhütlerini yerine getirdiğini söyledi ve AB, BM ve ABD, İran’ın nükleer faaliyetlerine bağlı olarak uygulanan yaptırımların hepsinin kaldırıldığını açıkladı. Yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte uluslararası finans kuruluşlarında dondurulmuş İran’a ait olan 100 milyar dolar civarındaki yatırım aracı ve nakit serbest bırakılacak. Serbest Pazar fırsatının ortaya çıkmasıyla İran’ın günlük 1.1 milyon varil dolayındaki ham petrolünü ilk aşamada 500 bin, sonrasında da 500 bin varil arttırması bekleniyor. Bu istihsal artışı dünya genelinde petrol fiyatlarının düşüşü demek.

İran ucuz petrolünün küresel piyasalarda yol açabileceği muhtemel sorunla birlikte, uluslararası ölçekte siyasi ve ekonomik fay hatlarının harekete geçmesi an meselesi. Çünkü düşen petrol fiyatları yalnızca küresel piyasalarda dalgalanma yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda petrol üreticisi ülkeleri de konumlarına göre olumlu veya olumsuz etkiliyor. Örneğin bu İran için tarihi bir fırsat ve daha çok petrol satması, ülkenin cari açığını kapatması demek. Ancak ucuz petrol İran için kısa vadeli ekonomik çözüm olsa da uzun vadede aleyhine. Neden mi? Düşen petrol fiyatlarının Suudi Arabistan, İran ve Cezayir üzerinde büyük etkisinin olduğu ortada. Bu ülkelerin nüfuslarının giderek artıyor ve artan nüfusun getirdiği talepleri karşılamakta zorlanan bu ülkeler, kamu bütçelerini dengelemekte güçlük çekiyor. Ham petrol fiyatlarındaki düşüşün sürmesi, gelirlerin çeşitlendirilememesi, iç savaşlar, güvenlik sorunları ve eğitim imkânlarının düşüklüğü gibi nedenlerle bu ülkelerde 2016’da ekonomik sorunların artarak devam edeceği ve Petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle yabancı yatırım akışının azalması öngörülmekte.

Uzmanlara göre düşen petrol fiyatları, bölgesel savaşların pençesinde kıvranan Ortadoğu’nun, tekrar şekillenmesine yol açabilir ve bazı körfez ülkelerinde monarşi rejimleri yıkılabilir. ABD ve Avrupa Birliği’nin İran’a uygulanan yaptırımları kaldırma kararının ardından Körfez ülkelerinin borsaları güne sert düşüşle başladı. Suudi Arabistan borsası yüzde 6.5 değer kaybetti. Petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş Suudi rejiminin işini kolaylaştırmıyor. Rejimin 650 milyar dolarlık döviz rezervi bulunsa da, ülke geçen sene rezervlerden 100 milyar dolar harcama yaptı. Suudilerin askeri ve güvenlik harcamaları da son derece hızlı bir biçimde artıyor. Bu harcamalar mevcut bütçenin 4’te 1’ini oluşturuyor. Suudi Arabistan’ın, Yemen ve Suriye’de ağırlığını arttıran İran’a karşı koymaya ve ülke içindeki cihatçı Sünniler ve Şii muhaliflerle de mücadele etmeye devam ettiği sürece, bu harcamaların ülke bütçesini zora sokması bekleniyor.

Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin düşen petrol gelirlerine karşı gerekli önlemleri alabilecekleri öngörülmekte. Bununla birlikte ekonomik durum nedeniyle Körfez ülkelerinin, Suriyeli muhaliflere olan desteğinin de azalabileceği sürpriz sayılmıyor. Ancak Körfez ülkelerinin ekonomilerini olumsuz etkileyebilecek düşük petrol fiyat politikasından körfez ülkeleri kadar zarar görmesi beklenen başka ülkelerde var ve bunların başında Rusya geliyor. Rusya ve İran’ın uzun vadede Suriye savaşını finans etmesi beklenmiyor. Çünkü ülkelerinin karşı karşıya kaldığı ekonomik krizin buna müsaade etmesi söz konusu değil.

Petrol fiyatlarının, IŞİD’e de zarar vermesi söz konusu. Örgütün gelirlerinin önemli bir kısmı, Suriye ve Irak’ta ele geçirdiği petrol kuyularından geliyor. Ancak IŞİD’in düşmanı olan Iraklı Kürtler ve Bağdat hükümeti de düşen fiyatlardan etkileniyor. Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin maliye bakanı Masrur Barzani, merkezi hükümetin ambargosu ve düşük petrol fiyatlarının neden olduğu ekonomik baskıların, yönetimin memurlarına ve Peşmerge’ye maaş vermesini zorlaştırdığını açıklaması, bölgede ortaya çıkan resmin daha iyi algılanmasını sağlıyor. Barzani, Batı’nın, IŞİD’le mücadelenin, kendilerine getirdiği yük için daha fazla destek sağlaması gerektiğini söylüyor. Gelirinin neredeyse tamamının petrol gelirlerine dayandığı Bağdat hükümeti de benzer açıklamalarda bulunmuştu.

Tahran’a uygulanan yaptırımların kaldırılmasını değerlendiren İran Cumhurbaşkanı Ruhani, “Siyonistler, savaş çığırtkanları, İslam ülkeleri arasında nifak tohumları ekenler ve ABD’deki aşırıcılar dışında herkes mutlu” dese de Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev, başta İran olmak üzere petrol piyasasına giren yeni oyuncuların fiyat riski oluşturduğunu söylemekten kaçınmadı. Medyedev’in açıklamalarından Rusların, Amerika-İran yakınlaşmasından hiçte memnun olmadıkları izlenimi edinmek mümkün. Medvedev, Hükümet üyeleriyle 2016 bütçesini değerlendirdiği toplantıda petrol piyasasında yaşanan gelişmelere değindi ve petrol fiyatlarındaki düşüşün devam edebileceğini, petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle 2016 bütçesindeki çeşitli giderleri kısıtlayacaklarını, bu nedenle bazı projelerden vazgeçmek durumunda kalacaklarını belirtti. Bu durumda Rusya’nın Suriye’deki askeri aktivitesini düşürebileceği ve Ermenistan’ın silahlandırılmasını askıya alabileceği beklenebilir. Suriye’de Beşşar Esad rejiminin İçişleri Bakanı Tümgeneral Muhammed İbrahim el Şaar’ın PKK’nın Suriye kolu PYD ve Kandil’den gelen heyetle görüşmesi bu kapsamda değerlendirile bilinilir.

Dünya üretilebilir petrol ve doğal gaz rezervlerinin yaklaşık %72’lik bölümü, ülkemizin yakın coğrafyasında bulunuyor. Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle dünya ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin dörtte üçüne sahip bölge ülkeleriyle komşu olup enerji zengini Hazar, Orta Asya, Orta Doğu ülkeleri ile Avrupa’daki tüketici pazarları arasında doğal bir “Enerji Koridoru” olmak üzere pek çok önemli projede yer alıyor ve söz konusu projelere destek veriyor. Hızla artan enerji talebiyle Türkiye’nin, başta petrol ve doğal gaz olmak üzere, enerji ithalatına bağımlılığı her geçen gün artıyor. Türkiye’nin mevcut toplam enerji talebinin yaklaşık %27’si yerli kaynaklardan karşılanırken, kalan bölümü çeşitlilik arz eden ithal kaynaklardan karşılanmakta. Türkiye 2014 yılında yaklaşık 17,5 milyon ton petrol ithal etmiş olup, söz konusu ithalat ağırlıklı olarak Irak (%31), İran (%30), S. Arabistan (%12), Nijerya (%10) ve Kazakistan’dan (%9) gerçekleştirilmişti. Düşük petrol fiyatı Türkiye’nin çıkarlarına uygun bir profil gösteriyor.

Sonuçta İran’ın nükleer anlaşmanın şartlarını yerine getirmesiyle birlikte ABD-İran ilişkilerinde yeni bir dönem başlamıştır. İyi niyet gösterisi kapsamında Washington ve Tahran karşılıklı olarak tutukluları serbest bırakılmasının ardından ABD Devlet Başkanı Barack Obama, İran ve BM 5+1 arasında imzalanan nükleer anlaşmanın uygulanması yönünde bir adım daha attı ve İran’a sivil yolcu uçağı ihracatına izin veren kararı onayladı. İran’ın Airbus’tan 114 yolcu uçağı alacağı söyleniyor. İran, ABD ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerini geliştirmeye hazırlanırken hiç şüphesiz İsrail yönetimi ABD’ye karşı nefret söylemlerini belirginleştirmekten kaçınmayacak. Çünkü İran; Suriye ve Lübnan’da askeri varlığını eskisine göre güçlendirebilecek ve İran-Irak savaşında Saddam’a desteğinden dolayı kara listeye aldığı Suudilere karşı Yemen’deki Husilere desteğini artarak sürdürecek. Kafkaslarda kadim Fars kültürünün ve Şia mezhebinin yayılması için daha fazla ödenek ayırabilecek.

Ortadoğu’da Amerika’nın yeni müttefikleri alana iniyor. Bunlardan biri İran diğeri de PKK. PKK’nın Kandil’deki yöneticisi Cemil Bayık, Almanya’nın Die Ziet gazetesine verdiği röportajda ABD’den yardım istedi. Son operasyonlarla çok büyük darbe alan ve köşeye sıkışan PKK’nın lideri Bayık, Türkiye ile barış istediklerini bunun için de “ortağımız” dediği ABD’nin devreye girmesini istedi. Amerikan yönetimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “terörist” diye tanımladığı YPG’ye sağladığı desteğin devam edeceğini bildirdi. ABD yönetimi Türkiye ile aralarındaki anlaşmazlığı derinleştirmeğe özen gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun büyük tepki gösterdiği, Akademisyenlerin Bildirisine, ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass, attığı twitter mesajıyla destek verdi ve “Barış için Akademisyenler İnisiyatifi”nin barış bildirgesine imza atan akademisyenleri hedef alan süreçten duyduğu kaygıyı dile getirdi.

Medyedev’in ifadesiyle başta İran olmak üzere petrol piyasasına giren yeni oyuncular fiyat riski oluşturmakla kalmıyor, bölgede yeni siyasi ve ekonomik bir sürecin başlamasını tetikliyor. Türkiye yeni süreçten en fazla siyasi ve ekonomik çıkar sağlayacak ülkelerden biri. Hem pazar konumunda hem de enerji kaynaklarını diğer alıcı ülkelere ulaştırabilecek ana artel. Rusya azalan petrol ve doğalgaz gelirlerinin yerine yeni bir kaynak bulmak zorunda. Bu durumda öncelikle içe kapanması gerekiyor.

Twitter:@oc32oc39

omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir